Teknolojinin getirdikleri -2

A -
A +

Teknolojinin içine gömülen çocuklar ne geleni umursuyor ne gideni. Bütün dünyaları bu cihazlar oluyor. Sonra da kısa bir zamanda bu elektronik cihazların bağımlısı hâline geliyorlar. Büyükler bu duruma engel olamıyor, ellerinden bir şey gelmez duruma düşüyorlar. Devamlı bu elektronik cihazlarla haşır neşir olan çocuklarda manyetik cihazlardan sürekli radyasyon alıyor, gözleri bozuluyor, ileride birçok hastalığa maruz kalacak tehlikelerle yüz yüze bırakılıyorlar.

 

Bu durum okul çağına gelince daha kötü bir hâl alıyor. Çocuk okulda tabletine, telefonuna gösterdiği ilgiyi dersine göstermiyor. Dışarıdaki doğa, açık hava, olan biten umurunda olmuyor. Kendisini bu aletlere kaptıran, esir eden çocukları iyi bir şekilde eğitmek de mümkün olmuyor. Bu şekilde devam ederse iş işten geçmiş olacaktır. Yarın bir gün çocukların ne söyledikleri ne yazdıkları anlaşılacak ne de aralarındaki iletişim bağlantıları düzenli olacak.

 

Etrafını tanımayacak gününü gün eden entel bir nesil yetişecektir. Aileler ne yapıyor? “Ne yapalım her çocuk öyle, şimdiki nesil böyle yetişiyor” diyerek ipin ucunu kaçırmış, kontrolü tamamen çocuklara bırakmış çaresizce hatta çare bile aramaya gerek duymayacak kadar konudan habersiz onları seyrediyor.

 

Çocuklarımızı torunlarımızı hepimiz çok seviyoruz ama bir gün gelip de hayatın gerçeğini yakalayamadıklarında yine en fazla üzülen bizler olacağız. Onlara biraz daha ilgi gösterip oyunlarını sınırlamak ve bu aletleri kontrollü kullanmayı öğretmek gerekiyor.

 

Bugün üç yaşındaki bir çocuk bile, değil dokunmatik telefonu açıp kapatmak, âdeta onu konuşturuyor; internete giriyor, oyunlar oynayabiliyor. Zamanla çocuk iyice kontrolden çıkıyor kendine farklı bir dünya oluşturup etrafıyla, ailesiyle ilgisini kesiyor. Aile içi ilişkiler düzensiz hâle geldiğinden evde aile içinde sevimsiz durumlar ve kopmalar başlıyor. Aile olmanın özelliği, ahengi bozuluyor. Çocuğun istediğini istediği zaman almadığında bağırıyor, çağırıyor tepki gösteriyor, işler iyice çığırından çıkıyor.

     Em. Sağ. Yazar-Aslan Torun
 
 
ŞİİR
 
     UYAN EY KENDİM!
 
Her arzum oldukça, daha da dedim,
Anladım ayaklar, boş yere koşmuş.
Bir ömür yoruldum, servet istedim,
Oysaki bu dünya, hayal ve boşmuş.
 
Dün sabah bir tabut, mezara gitti,
İçinde görmedim, şöhret para mal,
Daha var sanmıştı, ömür tez bitti.
Desen de imkânsız, gitme daha kal.
 
İrkildim; ürperdim, şaşırdım kaldım,
Yanıma ne koysam, ölürsem eğer.
Fark ettim çok ince, hesaba daldım,
Gidecek mal değil, amelmiş meğer.
 
Kazanmak gönülmüş, üzüp kırmadan,
Herkesi sevmekmiş, bencil olmadan.
Renk inanç, ırk köken, hiç ayırmadan,
Ölmeden ölmekmiş, vakit dolmadan.
 
Donanmak güzelmiş, şefkat huyuyla,
Hoşgörü servetmiş ne nefret ne kin.
Yıkanmam gerekmiş, tövbe suyuyla,
Çabuk et ey kendim, uyan kalk silkin!
 
     Seyfettin Karamızrak
 
 
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
Bir gün büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi Işık "kuddîse sirrûh" Kuleli Askerî Lisesi'nde buyurdu ki;
“Efendim, her bayram kıymetine göre, o kadar gün sürer. Mesela, Ramazan Bayramı üç gün, Kurban Bayramı ise dört gün sürüyor. Efendim, ramazan-ı şerif öyle bir bayram ki, tam otuz gün sürüyor. Çünkü her gün yüz binlerce insan afv olunuyor, kabirdekiler Cennete giriyor. Dünyadakilerin günahları siliniyor, bundan daha büyük bayram olur mu? Onun için, her günü çok kıymetli olarak, her gün afv olmuşların içine kendisini de dâhil edebilmelidir.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.