-Söyleyemem, o işte. Tarif de edemem, anlar.
-Çok mu sıkıntılı bir durum.
-Öyle böyle değil. Adam kriz geçiriyor.
-Yapma ya! Biz de hafife alıyor, dalga geçiyoruz. Olur mu böyle bir şey sahi?
Sen ne diyorsun. Adamın eline yanlışlıkla meyve suyunu vermişler. Kutuda resmini görmüş. Koca adam yerlere attı kendini.
-Hadi ya çok mu kötü oldu?
-Hem de nasıl? Başından su dökenler, elini ayağını tutmaya çalışanlar, bildiğin krize girdi.
Olacak iş değil ya. Hadi yemiyorsun, evine sokmuyorsun. Ama bu şey hele yazın nasıl hayatımızdan çıkabilir ki!
-Evet çıkmıyor zaten. Geçen kahvede oturuyoruz. Bunda bir hareketlenme başladı. Herkes durumunu biliyor ya, o kelimeyi söylemiyor zaten. Ne oldu ne oldu diye bakınırken o hâlâ televizyona bakıyordu. Meğer filmde kadın mutfakta dolabı açmış. Ee bil bakalım içeride ne var? Kimse fark etmedi ama o gördü. Nasıl bir irtibatları varsa hemencecik anladı. Sonrası… Ortalık karıştı. Yani insanın bir tiki olabilir ama bu biraz hayati mesele yani. Sakın söyleme şimdi, ben anlarım.
Şef…
Eh tamam ya!
Bir de zeytin ve peynire tiki olan biri vardı iş yerinde. İsmini söylemede sıkıntı yok. Ama masada olmasın. İş yerinde o pek sıkıntı olmaz. Çalışırken peynir zeytin yiyecek hâliniz yok!
E doğru… O anlatır dururdu. Evde o hep ayrı yaparmış kahvaltıyı. Ama bir yaz günü arkadaşlar karpuz kesmişler. Yanına da sıcak ekmek. Bir de peynir almışlar. Biz tabii unuttuk onun olayını. Geldi ve peyniri gördü, hemen geri döndü. Eli ayağı tutmadı, bir garip oldu. Dedik bunun da işi zor...
Şu tik olayı bayağı ciddi bir problem anlaşılan. Başına gelmeyince bilemiyor insan. Bak iki kişi ile neler yaşadık. Kim bilir kimin neye tiki var? Aman Allah korusun. Kimseye vermesin böyle şeyler.
Serhat Yahyaoğlu
Haykırmak istiyorum
Haykırmak istiyorum,
Gerçekleri,
Dünyanın fâniliğini,
İnsanların ikiyüzlülüğünü.
Haykırmak istiyorum,
Günaha sel gibi akıp giden gençliğe,
"Ölüm var" diyerek...
Haykırmak istiyorum,
Yanı başındaki acıya duyarsız kalana,
Zulme sessiz kalıp kulağını tıkayana,
"Hesap var" diyerek.
Haykırmak istiyorum,
Bunca umursamazlığa rağmen,
"İyilik yaşıyor" diyerek.
Haykırmak istiyorum herkese,
Güzel günler yakın, her şey iyi olacak,
"Yeislenmeyin" diyerek...
Çünkü bir avuç insan,
"İyiliği" çoğaltmak için kürek çekiyor...
Hedefleri insanlara "hakikati" ulaştırmak."
Amine Kübra Salar
ACUR: Batı ve Güneydoğu Anadolu'da yetiştirilir. Bir yıllık otsu ve sürünücü bir bitki. Çiçekleri sarı olan “acır” diye de tanınan acur bitkisinin meyveleri hıyara benzer, fakat ondan daha sert, etli ve uzundur. Meyvesi silindirik, düz veya kıvrık olup, 4-8 cm çapında 30-50 cm uzunluğundadır. Olgunlukta 100 cm'ye ulaştığı olur. Meyvenin kabuğu beyazdan koyu yeşile kadar değişen renklerde olup üzeri hafif tüylü ve uzunlamasına çizgilidir. Türkiye’de Batı ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilen acur bitkisinin, meyveleri tazeyken çiğ olarak yenilebildiği gibi yemeği de yapılır. Daha çok turşu yapımında kullanılır. Kahramanmaraş bölgesinde "tüylü acur" ve "hıta acur" olarak adlandırılan iki formu üretilmektedir. Acur gençken salatalık gibi yenir. İçi oyulup iplere asılmak suretiyle kurutulan meyvesinden dolma yapılır. Turşuluk olarak da tüketilir.