Biz millet olarak trafik kurallarına uyma konusunda eskisinden daha fazla uymaya başladık. Bu konuda şuur veya yeni söylemle bilinçlenme yaşıyoruz diyebiliriz. Ama yine de kurallara uymaya gerçekten içimizden gelerek dikkat etmemiz gerekmektedir.
Bilhassa bazı genç sürücülerin hız sınırlarına uymadığını, kimilerinin müziğin sesini sonuna kadar açarak çevreye saygı sınırını hiçe saydıklarını, kimi sürücülerin sinyal denilen yöntemi hiç kullanmadıklarını hepimiz görmüşüzdür...
Elin Avrupalısı dağ başında bile olsa trafik kurallarına uymaya özen gösteriyor. Biz o seviyeye gelmek için her yerde her sürücünün başına bir polis mi dikelim? Oysa başta kendimiz olmak üzere etrafımızdakilerin ve herkesin güvenliği için trafik kurallarına en iyi şekilde uymak ve kurallara riayet etmek hayatımızın anlamı olmalıdır. Trafik kazası kaza ile olmaz! Bunu anlamamız gerekmektedir. Lütfen hem kendimize ve taşıdığımız yolcularımıza hem de karşımızdaki sürücüye ve kurallara saygı gösterelim...
Son olarak bir şey daha belirtmem gerekiyor o da Almanya’da kalan bir dostum anlattı ne derece doğru olduğunu görmedim ama onun anlattığını sizinle paylaşıyorum. Orada kırmızı ışıkta durduğunda arkasından yeşil yanınca yürümeyip hareket etmezsen bir daha kırmızı yanıyor ve yine mecburi beklediğin zaman arkandan kimse ‘neden yürümedin?’ diye ne bağırıyor ne de korna çalıyormuş. Bu birbirlerine saygıdanmış. Bizde ise daha kırmızı sönüp sarı yanınca yeşile geçmeden sabırsız bir şekilde arkadan kornalar ötmeye başlıyor...
Ne diyelim, öncelikle kurallara uymak ve en önemlisi de birbirimize biraz daha saygılı olmak. Bütün mesele bu. Ülkeme ve insanıma güveniyorum, bu konuda da kendimizi yenileyeceğiz... Ben buna inanıyorum. Bu duyguyla bütün okuyucularımızın 5-13 Mayıs Karayolları Güvenliği ve Trafik Haftasını kutluyorum.
Aslan Torun
ŞİİR
MUTLUYUM
Sen güzel, gülzarda gül gölde nilüfer
Ben gamlı hazan geçmişini arayan
Gülünce gülleri kıskandıran sen
Özlemler ve hayallerle yaşayan ben...
Rüyalarda senle yaşayan gariban
Gördüğünde serhoş dili tutulan,
Şiirlerin en güzel şahikası sen
Vuslat hayaliyle yaşayan divanen.
Belki hiç bilmeyeceksin beni,
Ben de şiirlerde severim sevgini,
Gelmeyeceksin, olsun
Mutluyum! Rüyalarım var ya.
Lütfü Yarar
GAYE
Günahkârım pek tabii, ümitvarım hem dahi,
Ol Çalap’ın rahmeti, gazabından ziyade.
Nisyanla dolu heybem, tövbeye muhtaç tövbem,
Başkaca kapı bilmem, Çalap’ımdan ziyade.
Gıyabî’nin gayesi, rızadır sermayesi,
Ru'yetullah hevesi, cennetinden ziyade.
Mustafa Özkahraman
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
Din büyüklerimiz buyurdular ki: “İmanın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Bu altı şarta inandım demekle hasıl olan imanın devam etmesi için başka şeyler de lazımdır. Mesela, ibadetler imandan değilse de farz olduğuna inanmak imandandır. Bir kimse, namazın farz olduğuna inanmazsa imanı olmaz. Bir de imanın temeli ve en mühim alameti olan (bugünkü tabirle, olmazsa olmazı olan) esas bir şart daha vardır ki, o da, hubb-i fillah buğd-ı fillahtır. Yani Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek ve Allahü teâlânın sevmediklerini sevmemektir. Çünkü hadis-i şerifte, dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır, buyuruluyor. Allahü teâlânın sevgili kullarını sevenler, son nefeste imanla ölürler. Ve mahşer yerinde de sevdiklerinin yanında haşr olup, ahiret hayatında da beraber bulunurlar. Bunun için de kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini iyi öğrenmemiz lazımdır. Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir.”