Kaplıca ılıca, termal sular, mineralli çamurlar, hamam uygulamalarının tamamını kapsayan hidroterapi ve hidroklimatoloji, insanlık tarihi boyunca her daim kullanılmış ve değerinden hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar gelen kadim terapatik uygulamaların zirvesinde yer almaktadır.
Ama maalesef ülkemizde termal kültürü, turizmin içerisine alınmaya başladığından beri bu anlamda unutulmaya başlandı. Toplum yüzyıllardır rutin olarak yaptığı hamam kürlerini dahi unuttu bilerek bilmeyerek bu kültür unutturuldu.
Daha acısı bu kadim kültürümüzü yaşamak isteyen vatandaşlara en basitinden bir hamama gitmek istediğinde yabancı turistlere verilen ücret fiyatları sunuluyor. Sanki gelmesinler der gibi… Bu konuda Sağlık Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, gerekirse Kültür Bakanlığı bir çalışma yaparak en azından eski Türk hamam kültürünü her semtte ve mahallede tekrar hayata geçirmeli.
Çünkü hamamların ve terletme hadiseleri vücuttaki zehirlerin toksinlerin dışarı atılması için en güzel ve en sağlıklı yolakların açık kalmasını sağlamaya yöneliktir. Dünyanın birçok yerinde meşhur detoks kamplarına çok yüksek ücretler ödenirken aslında hem sağlıklı hem kolay hem de ve en güzel sonuç veren detoks yönteminin hamam olduğunu söyleyebiliriz.
Bunu okuyan nicelerinin şaşırarak "hadi canım sen de" dediğini duyar gibiyim... Evet bunun için çok ağır spor yapmaya veya benzeri yüksek eforlu egzersizlere bile ihtiyaç yoktur. Aksine onların vücutta oluşturduğu yüksek stresin getireceği çok daha büyük riskleri de unutmamak gerekir.
Günümüz beslenmesi ve hayat tarzında her geçen gün zehirleniyoruz. Toksinlerimiz birikerek oksidan yükümüz artıyor. Maalesef hepimiz için doktorlarımız da dâhil olmak üzere geçerli bir durum da artık şudur. Vücudumuzun oksitlenmesi için şeker hastası olmamıza, metabolik sendrom hastası olmamıza veya kronik hastalığa yakalanmamıza gerek yok. Günümüzün yaşantısı ve beslenme tarzı hemen hepimizde oksitlenme yapıyor.
Uzman Fzt. Hakan Özdemir
ŞİİR
ÖLÜLER KONUŞUYOR!..
Ölülerden haber var: Biz de sizin gibiydik.
Kimimiz âlim, sultan, kimimiz çok zengindik.
Sokaklarda yürürken, yerleri titretirdik.
Ölünce toprak olduk, mezarlara konulduk.
Her nefesten sorulduk, sorulardan yorulduk.
Daracık mezarlarda, inanın çok boğulduk.
Sizler dönüp gittiniz, bizleri terk ettiniz.
Üç beş gün yâd ettiniz, biraz merak ettiniz.
Unutup da gittiniz, ölünce fark ettiniz.
Dünya için kavganız, dünyalıktır davanız.
Bir gün biter havanız, duyulmaz avazınız.
Ne olur anlayınız, geceler ağlayanız.
Ebu Fehim kışın da, ağlar mezar başında.
Nedamet gözyaşında, ölüm her an karşımda
Dua edin başımda, şehit yazsın taşımda.
A. Gök
GÜZEL YURDUMUZ
ERZURUM-PASİNLER: Pasinler geniş ovalık bir alanda ve bu ovayı çevreleyen yer yer tatlı ya da dik meyilli sırtlardan oluşan bir ovada kurulmuştur. Geniş ölçüde tahıl ekimi ve hayvancılık ilçe halkının başlıca geçim kaynağıdır. İlçe merkezi geçmişte buraya adını veren Hasankale’dir. İlçe toprakları dağlarla çevrili olup orta kesiminde Pasinler Ovası yer alır.
Pasinlerde sıcak su kaynakları da mevcuttur. Pasinler Erzurum’a göre yazların daha sıcak, kışların ise soğuk ve dolayısıyla da karasal iklimin daha etkili olduğu bir ilçedir. Son dönemlerde tarımsal ekonominin yanında özellikle et ve süt hayvancılığında önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Başlıca tarım ürünleri patates, şekerpancarı, buğday ve arpadır...
İlçe topraklarında perlit ve linyit yatakları vardır. Pasinler bitki örtüsü bakımından zengin bölgelerimizdendir. Pasinler Ovası ve çevresinde gerçekleştirilen araştırmalarda bitki çeşitlerinden farklı periyotlarda 46 familyaya ait 168 cins, 267 tür, 22 alt tür ve 8 varyete (çeşit) belirlenmiştir.