Ver elini huzurevi -1

A -
A +

Hayat bu, doğmamız elimizde olmadığı gibi ölmemiz de elimizde değil. Onu ancak Allah bilir. Kula düşen kendine emanet edilen bu bedeni sağlık sıhhat ve afiyet üzere yaşatabilmek için gayret etmektir. Her yaşın kendine göre bir güzelliği vardır. Yeter ki hayata güzel yanlarından bakalım ve hangi yaşta olursak olalım hayatımızın yaşanmaya değer olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım.

 

Bazı yaşlılar bilhassa emekli olduktan sonra kabuğuna çekilip toplum tarafından işe yaramaz iş göremez duygusuna kapılarak toplum dışına itildikleri psikozuna girilebilir.

 

Günümüzde şehirleşme artmıştır. Bu da kişiler arası münasebeti gevşetir. Aile içinde ve evde kişiler arası iletişim azalır bağlar iyice zayıflar. Bütün bunlara şimdi de bilgisayar ve hele hele internet ve dokunmatik telefonlar eklenince evlerde saatlerce kimse kimseyle iki kelime etmez ve bundan da en büyük zararı ne yazık ki yaşlılar görmektedir.

 

Yaşlılar şehirleşmede unutulmuş veya şehirleşme planlanırken hesap edilememiş bir sosyal hayal kırıklığıdır. Çünkü yaşlı insanlar gerek aile fertleri gerekse toplum içinde hayatın ritmine ayak uyduramaz konumda kalmıştır. Bu acımasız ritimde hayatta kalabilmek için gençler gibi dinamik hızlı ve aktif yaşamaya mecbur kalmışlardır. Bu medeniyet bu tüketim çağı, yaşlı insanlara yaşına göre, onlara yaşlı olarak aheste ve dingin bir hayat yaşayacak yer ve imkân bırakmadığı gibi gençlere de yaşlıyla ilgilenme şansı ve düşüncesi bırakmamıştır.

 

Herkesin nereye gittiğini, nasıl gittiğini niçin gittiğini bilmediği bir maraton hâline gelmiştir

 

Yaşlılar ister istemez bu duygusuz, bu insafsız veya tek kelimeyle merhametsiz medeniyette hayatını kimseye muhtaç olmadan sürdürebilmek için bir “yuva” aramaya başlamışlardır.

 

Çünkü eskiden olduğu gibi değildir hayat, her evlenen çocuk ayrı bir yuva kurup ayrı bir dünya olmaktadır. Yeni şartlar eskisi gibi yaşamaya elverişli değildir.

 
 
 
ŞİİR
 
     Gönlüme
 
Ey gönül ömrün emanetti sermayeyi bitirdin,
Zalim nefsin sürükledi koştun peşinden gittin.
Göç vardı hayalden sonsuza sadece seyrettin.
Oysa dünya gölgelikti geçip gitmesini bilmedin.
 
Bazen de ruhtan habersiz ağladın ağlattın,
Belki nefsin bir oyunuydu gözyaşlarını sildin.
Gören gözleri de ne çare görmedin, göremedin,
Ah yazık ki heva-yı nefsin arzularını hep gördün.
 
Mücevherin paha biçilmezi nedir, bilemedin,
Kaybedince kendini, asrını aslını neslini kaybettin.
İstikamet üzere olmaktı şu cihanda aslolan,
Şimdi asumana mı çıktı geç kalan feryadın.
 
Sanma ki rehbersiz gidilir, bu ab-ı hayat yoludur.
Öyle ki her taraf türlü tuzakla hileyle doludur.
Aşk-ı ilahi büyük bir nimettir nice sırlarla doludur.
İçmek için aşkı-katreyi, mürşide bende olunur.
 
Artık iflas etme ruhun hakikatin sesini duysun.
Kalbinde zikri ilahi olsun gözlerin de Işık’ı görsün.
Ab-ı hayattır gaye, vaktidir sakın geç kalma,
Ey can nefes sayılı sarıl kutb’ul irşadın yoluna.
     Rumuz: Bir seveni
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
Ankara Savaşı: Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid ile Timur Hanın 1402 yılında Ankara’da yaptıkları savaş. Savaş, Emîr Timur'un ordusunun saldırısıyla başladı. Başlangıçta savaşta üstün görünen taraf Osmanlılardı. Bilhassa yeniçeriler ile Osmanlı sağ kolunda tımarlı sipahilerin üstün gayretleri üzerine Timur Han bu mevkilere tekrar kuvvetler sevk etti. Ancak bu sırada Osmanlı ordusu iki ihanet ile karşı karşıya kaldı. Osmanlı ordusunun sağ ve sol kanadı çöktü.
Yanındaki şehzadeleri ve yeniçerilerle akşama kadar muharebeye devam eden Yıldırım Bayezid çekilmeye çalışırken esir düştü. Timur Han, kendisini iyi karşıladı ve tesellide bulundu. Bir Osmanlı padişahına yaraşır şekilde, izzet ve ikram eyledi. Ancak esaret zilletini çekemeyen Yıldırım Bayezid Han, kederinden ve nefes darlığından 44 yaşında vefat etti (1403)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.