Türk Dil Kurumu’na göre ‘vira’ kelimesi, aralıksız anlamına gelmektedir. Bismillah ise Yüce Allah’ımızın ismiyle demektir. Balıkçıların kullandığı vira bismillah deyimi “artık zamanı geldi, bundan sonra beklemek, ya da durmak yok, “Haydi bismillah!” demektir. Besmele, ‘hayırlı işlerime Allahü teâlânın ismi ile başlarım, her işimde ona “celle celalüh” sığınır, onun yardımını isterim’ demektir. Süleyman Çelebi hazretlerinin tabiriyle “Allah adı olsa her işin önü/Asla kötü olmaz o işin sonu.” Muvaffakiyet ve başarı, insanın çok çalışması ve Allah’ın yardımıyla mümkündür. Biz de bu hafta ‘11 Eylül 2023 Pazartesi günü’ başlayan yeni eğitim ve öğretim yılı ve seferberliği için “haydi bismillah” diyoruz.
İnsan, idealleri olan varlıktır. Amaçları, hedefleri, idealleri olmayanın böcekten bir farkı yoktur. İnsan demek, maksat sahibi demektir. Maksat sahibi deli gibi olur. Türk milletinin ise en büyük hedefi, ideali ‘Kızılelma’ ülküsüdür. Bu öyle bir hedeftir ki, İslam Âlimleri Ansiklopedisinde de adı geçen 13. asır bilginlerinden Endülüslü Ebu’l Hayyan’a göre, gittikçe uzaklaşan hedeftir. Herkese nasip olmayan, ancak gerçek âşıklara yâr olan nazlı bir geline benzer. Yani durmadan, dinlenmeden, soluksuz bir şekilde koşturmak, kovalanmak ister. Müslüman Türk’ün bu ülküsü, yer ile gök arasını nizama sokmak (Nizam-ı âlem Davası), cümle mahlukatı güven, huzur ve mutluluk içinde yaşatmak, böylece Rabbini razı ederek en büyük Kızılelma olan uçmağa (cennet-i âlâya) kavuşmaktır. Bu ülkü, Âdem aleyhisselamdan kutlu nebiler silsilesi ile, nihayet adı güzel kendi güzel Muhammed aleyhisselama ulaşmış, ondan da asırlar boyu bu kutsal emaneti dalgalandıran bu yüce millete emanet ve yadigâr kalmıştır.
İşte Eyüp Sultan hazretleri seksen yaşında bu dava uğrunda İstanbul’un surlarının dibinde şehadet şerbeti içmiştir. Farkında olsun olmasın, hepimizin genlerinde büyük ülküler, yüreğinde büyük davalar saklıdır. Her şey vaktini beklemektedir...
ŞİİR
İKİNDİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Şairleri ve şiirleri düşünüyorum,
Eski İstanbul'u.
Peygamber, âlimler ve yüce zatları,
Düşünüyor, idrak etmeye çalışıyorum...
İkindi vaktinde inancımı tazeliyorum,
Zikre dalmış tüm hücrelerimle.
Her gün yeniden yeniliyorum.
Her gün yeniden yenileniyorum.
Ben İslamiyet’i seviyorum.
Ve çocuk sesleri süslüyor cami bahçelerini,
Umudun penceresi açılıyor cıvıl cıvıl.
Onlar da dirilişin bir parçası,
Gün ışığı ruh daralması.
Salâm veriliyor ve ben ölüyorum.
Ölüyorum, yeniden diriltiliyorum.
Ama bu dirilişte artık ölüm yok.
Bu doğuşta ebedî cennet bahçeleri
Ve ebedî cehennem ateşi var.
Bugün çok mutluyum.
Ölümü bekliyorum.
Sevgiliye ulaşmayı.
Dirilişi...
Müge Durmazer-Fatih Camii
TARİHTEN BİR YAPRAK
İLTERİŞ KUTLUĞ KAĞAN: Göktürk hükümdarlarındandır. 630 yılında Çin hâkimiyetine girerek istiklâlini kaybetmiş olan Göktürk devletini 682 yılında tekrar kurmuştur. İki ülkeyi derleyip topladığı için Kutluğ adına ilave olarak İlteriş unvanı verildi.
Çin’de doğup büyüyen İlteriş Kutluğ Kağan, bir süre devlet memuru olarak çalıştı. Orta Asya sınırında görev yaptığı sırada, 681 yılında on yedi arkadaşı ile birlikte Türk devletini kurmak için harekete geçti. Bilge Tonyukuk da yardımcı oldu. Kendisini destekleyenlerin sayısı yedi yüzü bulunca bağımsızlığını ilân etti...
Orta Asya Türkleri, Çin’deki Türk Hanedan mensupları ve kumandanları etrafında toplandı. Büyük bir kuvvet ortaya çıktı. 682 yılında Göktürk Devleti'ni ikinci defa kurup hükümdarlığını ilan etti. Bilge Tonyukuk’u kendisine vezir yaptı. İkinci Göktürk Devleti adıyla anılan bu devlete kurucusuna nispetle Kutluğ Devleti de denildi. Göktürk Devleti'ni millî şuurla teşkilâtlandırıp Türk töresini ülkede hâkim kıldı.