Yarım kalan hikâyeler

A -
A +

Sönmüş mabedin ışıkları... Kim ne istiyor viran olmuş kalbimden? Ellerim duaya muhtaç, dudaklarım amine…

 

Başımı secdeye koyacağım. Kim kilitledi bu kapıları niye? Kim kondurdu bu bombaları, Mescid-i Aksa’ya koşan yüreğime?

 

Erkendi henüz zaman! Bir çocuğun koşması. Kıtalar arasında ve bir el işareti uzaklara… Bir kadının hüznü, bir çocuğun sevincine karışıyor… Nasıl olur demeyin! Düşmesinden korkarken anne, çocuk ölüyor!

 

Bir çocuğun teslimiyeti, annenin sabrına karışıyor… Sonra bir babanın şükrü, benim gözyaşlarıma… Ne çok şey ne çok şeye karışıyor böyle son zamanlarda?

 

Bir kızın hayali, kayalıklara takılıyor! Sonra bir uçurum, Sonsuz bir boşluğa… Neden yarım kalır, bu coğrafyalarda hep hikâyeler? Neden severken hasretler, biriktikçe birikir içinde insanın?..

 

Ah kutsal mabedin ışıkları yandı! Kalbim bu ana değin tarumardı! Sevinecek mecali kalmamış oysa… Sevinmek semadaki beyaz kuşlara kaldı! Üzülecek mecali kalmamış oysa. Üzülmek yem bekleyen kumrulara kaldı… Ben beyaz kuşlara imreniyorum yine de akşamüstü hüznünü barındırırken içimde!

 

Esenlik veren pervaneler, anlamıyor kuşların dilinden… Kuşlar fırtınalı havalarda uçamaz oysa, sadece bir elektrik telinde, ya da bir ağaç dalında, sakince bekler ıslanarak yağmurlarda...

 

Ve kalbim öyle zamanlarda çokça dua eder Allah’a! Uçamadıkça acır canı, ağladıkça ve ağladıkça…

 

Herkes iyi olsun! Ve yansın daima bu mabedin ışıkları…

 

Eğlencelere tok karnım, eşya tamahına tok! Kelimelere tok karnım, iftiralara tok! Ruhum yalnızca mabedin arzusunda… Sonsuza kadar İslam’a açılsın kapılar!

 

Ruhum bir çınarın altında, kocasın ışıkların ihtişamıyla… Gösterişe ihtiyaç duymaz ya mücevherler, öyle parıldasın kalpler İslam nuruyla!

     Kübra Can
 
 
 
ŞİİR
 
     Madenci
 
Aşk bir yakut kadar narindir
Bunu sağlayan aşk kadar asil
Ve bulması bir o kadar nadirdir
Her şeyi içinde barındıran şiir
 
Sen istediğin gibi sev beni
Ben en güzel şekilde severim seni
Sen dünyanın en değerli madeni
Ben ise seni arayan madenci.
 
Bir şans versen bana
Yaklaşırım sadece aşkla
Değer veririm sana
Sen benim değerli sevdiğim
 
     Alperen Arda Gürbüz 
 
 
 
     Zifirî karanlık
 
Yirmi birinci yüzyıl teknoloji çağında,
Dünyanın göbeğinde soykırım yaşanıyor!
Sinsilikle örülmüş 'Karadul'un ağında,
Kanatsız kelebekler cayır cayır yanıyor!
 
Kimin(!) âlemi olmuş bilmem İslam âlemi?
Bunca zulme gözü kör; keyfi çakır, karnı tok!
Bekleriz ümitle ki biri kırsın kalemi,
Lakin insaflıda güç, güçlüde de insaf yok!
 
Süt kokulu bebeler her gün öldürülürken,
Ölüyor yüreğimiz ve ölüyor insanlık...
Körpe körpe çiçekler tek tek soldurulurken,
Çöküyor ruhumuza zifirî bir karanlık...
 
     Fatma Macit
 
 
 
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
“Affetmek, büyüklüğün alametidir ve Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Kişinin, kendisine karşı yapılan hata ve kusurları bağışlamasına, affetmek denir. Hakkını almaya gücü yettiği hâlde, affetmek iyidir. Çünkü nefse daha güç gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Musa aleyhisselâm “Ya Rabbi! Kullarının en kıymetlisi kimdir?” dedikte, gücü yettiği zaman affedendir, buyuruldu.)
Zulmedeni affetmek merhametin, kendisine iyilik etmeyene hediye vermek ihsanın, kötülük edene ihsanda bulunmak da insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar. Zalimden hakkı kadar geri almak, adalet olur. Fakat gücü yettiği hâlde affetmek, güzel ahlaktır.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.