Susarken yarım kalmak mı, yarım kalırken susmaya devam etmek mi? Yoksa sustuklarımızı hissetmelerini, duymalarını ve bize acımalarını beklemenin verdiği geri dönülmez pişmanlık mı?
Bir romancımızın da dediği gibi: “Çok şey vardı anlatılacak. O yüzden sustum. Birini söylesem, diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı?”
Söyleyemediğimiz o kadar çok şey var ki içimizde biriken. Son sözlerimiz hep keşkelerle son buluyor. Çünkü burası yarım kalanların ve tamamlanması mümkün olmayanların dünyası.
Burası elindekinin kıymetini elindeyken bilmeyenlerin, söyleyemediği son sözlerini taşlara, topraklara haykıranların dünyası.
Adı fâni ama kendisi cani bir dünya işte... Birileri can verirken, birilerinin elinde patlamış mısırla film sahnesi sanıp izlediği bir dünya.
Ağır gelen vicdan yükümüz, haksızlık karşısında dilsiz şeytana dönüşmüş yüreklerimiz; kement vurulmuş dilimiz dudaklarımızla içimizden dışımıza taşan suskunluklarımız çığ olmuş büyürken, sağır olmakta ısrar edecek kadar yarımız.
Son pişmanlıkların fayda etmediği şu dünyaya bir kere çığlık atsak her şey yoluna girecek. Attığımız çığlıkları duyurduğumuz, sustuklarımızın içimizde büyümesine izin vermediğimiz gün kazanacağız.
İşte o zaman sustuklarımız değil konuştuklarımız boynumuzun ödenmiş en büyük borcu olacak…
Ahsen Zeynep Bektaş
ŞİİR
EMMİ
Müslümanlar başsız kalmış.
Sürüler yurtlara dalmış.
Şeytan imanları çalmış.
Niye böyle uyuyoruz Emmi…
Selahaddin mi çıksın mezarından?
Yavuz mu gelsin Sina’dan?
Halifesiz kalmış İslam’dan.
Cihatta birlik göremiyoruz Emmi…
Nerede Müslümanın halifesi?
Başkaldırmış Yahudi keferesi,
Ebabiller mi imdadın çaresi?
Sabah namaza bile çıkamıyoruz Emmi…
Öyle yozlaşmış, kopmuşuz İslam’dan,
Edille-yi şerriye’den Kur'ân’dan,
Utanır oldum dinimizi sorandan,
Ecdadımıza yakışmıyoruz Emmi…
Kuma gömmüşüz kafamızı.
Kimseye açmaz olduk soframızı.
Ne için satmışsak davamızı?
Boyun eğilmiş, dik duramıyoruz Emmi…
Yansın bir kez de düşman evi ocağı.
Boş kalmasın yiğit anaların kucağı.
Alsın Türkler tekrar ele sancağı.
Hep o günü bekliyoruz Emmi…
Muhammed Şahin İnce
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
“Din Büyüklerimiz buyurdular ki: Dünyayı sevmeyen kimse, akıllıdır. Dünyanın aldatıcı ve yalan olan zevklerine aldanmayan kimse, zekidir. Allahü teâlânın takdir ettiğine râzı olan, kanaat eden, zengindir. Dünyaya ait arzusu bulunmayan, Allahü teâlânın rızasını isteyen kimse, derviştir. Allahü teâlânın verdiği nimetlerden, mahlûkuna faydalı olanları vermekten kaçınan, cimridir. Size mutlak olan bir şey söylüyorum: Sakın ola ki ölümden korkmayın. Ölüm; evin bir odasından diğer odasına geçmek gibidir. Müslümanlar son nefeste Peygamber efendimizi (sallallahu aleyhi ve sellem) görerek ve Cennet hayatını görerek, ölüm acısını hiç duymayacaklardır. Ömrü olana bu hizmetler, bu nimetler devam eder, ömrü olmayana da Cennet nimetleri nasip olur inşallah.”