Yazı üzerine deneme

Sesli Dinle
A -
A +
Daha önce de yazı üzerine bir deneme göndermiştim. Bir deneme daha paylaşmak istedim.  Zaman hızlıca akıp gidiyorken insan varlığını unuttu, sallanıp durdu öylece. Kendi hayatını zamana adadı. Bu arayış içine baka baka karardı. Çünkü içinin karanlığı dışına yansıdı. Görünüşte içi pürtemiz olan bu varlık kararttığı dünyasında mazlumu oynuyor, kendisinden bir beklentisi yok. Beklentisizce salınırken rüzgârın hışırtısı onu bir yerden bir yere götürüyor salındıkça sarıyor evhamı benliğini. Çok geç değil oysaki sandığı velvele. Geçecek dediği kaç halet geçmedi ki. Zor olan bu halete “dur” diyebilmekti.
 
Gün geçtikçe artan umudu dünyanın herhangi birine sarılmıştı, yorgunluğu gözlerinden okunurcasına anlamsız geliyordu takmıyordu aslında ama yüreği kırpılacak, bir yandan esecek kendi ölçüsünde sararıp vazgeçişi anlatacak ona bu hissiyatı. Nota gibi bir o yana bir bu yana dinecek ruhundaki velvele. Renklerin karmaşası hiç bu kadar güzel olmamıştı. Bir insan nasıl yokuş yukarı çıkar düzlüğe çile çekmeden neşe olur mu temiz kalbe? Vurdumduymaz davranır belki hayatının başköşesine. “Nasıl yaşarsan öyle ölürsün” düsturunu harekete çevirir, saçmalar yeri gelir, zannına teslim olur. İnsan insan olmayı unuttu. Nefis onu bir hibe içine attı, beklemezdi anın bu kadar heyecanlı olacağını.
 
“Zafer yakındır” dediği kaç yalan oldu kim bilir? Sabır taşlardı onu görmeye, görse tınlamazdı sessizliğini ve içindeki yalnızlığı. Yalnız mıydı? Hayır olması imkânsız! İlahi güç her an yanında onu bu duyguya iten tek tanığı nefsi. Nitekim Allahü teâlâ, “Ben kuluma şah damarından daha yakınım” buyuruyor ki, bu yakınlık elbette manevi anlamdadır. Kendi gerçeğinin farkında olmayan insan yalnızlığına gömse kendini bunalacak sıkılacak, oysa şükretmeyi bilse her şey tamam. Duyacak kendini, içini, kuvvetinin hasılasını. Sanıyorum insan hep karmakarışık... Yaşar ama neye göre kime göre? Kendisi nerede, bulabildi mi kendini?
     Rabia Tortum
 
ŞİİR
 
     SONSUZLUK
 
Yalnızlığın serin sularında,
Geziyorum karanlıklarda...
Bir meltemdir insanı sürükleyen,
Geçmişten bir iz dünlerden,
Kalbimde artakalan günlerden,
Yaralarım kabuk bağlar da geçmez...
 
Bir çivi izi duvarda,
Durmuş bir saat yahut da,
Bekleyen bir kedi kapının ardında,
Yollarım uzar gider de bitmez...
 
Ellerimde saklı nice baharlar,
İçimde saklı tüm umutlar,
Oysa esrarengiz bir rüya...
Beyaz bembeyaz bir arzu,
Yükselir içimden semalara...
 
Biraz dua biraz şiir hayatım,
Bir şiirin ağlattığı bir insan,
Bir çiçeğin gülümsettiği insanım...
Hiçlik deryasında yüzen bir taşım!
Kâinat kitabını okumaya doyamadan,
Göçüp gideceğim ansızın,
Kalbimi de alıp sonsuzluğa...
 
     Kübra Can-Balıkesir
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
TURGUT ÖZAL: Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Orta Asya’ya yaptığı geziden döndükten sonra, 17 Nisan 1993’te kalp krizi neticesinde vefat etmişti. Vefatı hem iç hem de dış dünyada büyük bir üzüntüye sebep oldu. Cenaze namazı, önce Ankara Kocatepe Camii’nde büyük bir kalabalıkla kılındıktan sonra, 22 Nisan 1993 Perşembe günü de İstanbul, Fâtih Camii’nde kılındı. Menderes’in Anıtmezarının batısında yapılan kabre defnedildi. Cenazesine 1 milyondan fazla bir kalabalık katılmıştır. Kabri, 17 Nisan 1998’de Anıtmezar hâline getirildi. Mekânı Cennet olsun...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.