Büyük krize hazırlık!

Sesli Dinle
A -
A +
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi…
 
Düne kadar “Erdoğan kaybedecek. Onu bileğimizin gücüyle yeneceğiz” diyorlardı…
 
Baktılar Altılı Masa’dan bir cacık olmayacak, şimdi yeniden “Erdoğan tekrar aday olamaz demeye başladılar.
 
Komik olan şu; birazdan detaylarını anlatacağım 6 Nisan öncesi bir tarihe razı olursa Erdoğan’ın adaylığına gıkları çıkmayacak, sonrasına bırakırsa arıza çıkaracaklarmış (!)
***
Bu aklı, 367 garabetinin mimarı Sabih Kanadoğlu’nun verdiğini yazmıştım.
 
“Şartlar muhalefet lehineyken seçime gidilmeli. Yoksa sandık hazirana, Erdoğan’ın aday olamayacağı normal zamana bırakılmalı” diyordu.
 
Tercümesi şuydu bu cümlenin; “Biz kazanacaksak Erdoğan aday olabilir, kazanamayacaksak başka yollarla engel oluruz.”
 
Geçmişte yaptılar nitekim…
 
CHP’nin başını çektiği vesayetçi yapı, 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde eski Türkiye’nin bütün karanlık yüzünü ortaya koyarak, AK Parti’nin adayı Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkışını 367 krizi ile engelledi.
 
Dönemin Başbakanı Erdoğan, bunun üzerine erken seçime gitti ve benzer krizlerin bir daha yaşanmaması için cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören anayasa değişikliğini, bir sandık daha kurarak referanduma götürdü.
 
Her ikisinde de milletten onay aldı.
 
Gül’ün adaylığına çekilen set, seçim sonrası MHP’nin de desteği ile aşıldı.
 
Ve böylece AK Parti’nin adayı Abdullah Gül, 7 yıllık görev süresi ve parlamento onayıyla seçilen son Cumhurbaşkanı oldu.
 
Bu süreç; CHP ile iş birliği yapan Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ı ise siyaset sahnesinden sildi.
***
2014 yılında halkın oyuyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan oldu.
 
Hükûmetin başına ise Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu geçti.
 
Bir yıl sonra, bu defa hükûmeti seçmek için sandık başına gidilecekti.
 
7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yaşanan kaos ve PKK/HDP’nin özerklik kalkışması, parlamenter sistemden bütünüyle kurtulmanın ne kadar elzem olduğunu gösterdi.
 
Çift başlılığı ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi (Başkanlık), 16 Nisan 2017 referandumunda kabul edildi.
 
Erdoğan, eski anayasaya göre görev süresini tamamlamadan yeni sisteme, yani Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçişi hızlandırmak için, bir yıl öncesinden tekrar seçime gitti.
 
2018 24 Haziran’ında kurulan sandıkta da, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin ilk cumhurbaşkanı, gerçek ifadesiyle 'KURUCU CUMHURBAŞKANI' oldu.
 
Bu hatırlatmalardan sonra, bugüne gelelim…
***
Huylu huyundan vazgeçmiyor.
 
Parlamenter sisteme dönüş arzusuyla yanıp tutuşan vesayetçi yapı, belli ki yine 367 benzeri bir hazırlık içinde…
 
2007’de çıkardıkları krizle Ahmet Necdet Sezer’e aylarca fazladan cumhurbaşkanlığı yaptırtan vesayetçiler, şimdi de bileğini bükemeyeceklerini anladıkları Erdoğan’ın önünü “yeniden aday olamazsın” tezgâhıyla kesmeye uğraşıyor.
 
Düne kadar “Erdoğan, seçimi normal vaktinden biraz erkene alarak, üçüncü dönem tartışmalarının önüne geçecek” öngörüsünde bulunuyorlardı, şimdi bundan da vazgeçmiş görünüyorlar.
 
Neymiş; Erdoğan yetkisini kullanarak seçimi öne alırsa yine aday olamazmış, bu kararı TBMM’nin alması gerekiyormuş.
 
Önümüzdeki ayların polemik konusu belli oldu.
***
Oysa fiilî olarak 2018’de yürürlüğe giren Başkanlık sistemi için anayasada ne yazdığı belli; Cumhurbaşkanı yahut TBMM ülkeyi seçime götürebilir.
 
Bu kararı hangisi alırsa alsın, ikisi birden seçime gider...
 
Buradan anlaşılabileceği üzere, TBMM veya cumhurbaşkanının seçim kararı alması arasında fark yok.
 
Ancak CHP ve vesayetçi yapı suyu bulandırmakta mahirdir.Özellikle de kaybedeceklerini gördüklerinde…
 
“Kararı TBMM almalı” demelerinin altındaki sebep de şu; Meclis’ten bu kararın çıkması için üçte iki çoğunluğun, yani 360 milletvekilinin onayı gerekiyor.
 
Buna ne Cumhur ne de Millet İttifakı’nın sayısı yetiyor.
 
Yani iktidar da, muhalefet de karşı ittifaktan destek almadan TBMM’den seçim kararı çıkaramıyor.
 
Muhalefetin bu gücü olsa ülkeyi çoktan seçime götürürdü zaten.
 
AK Parti ise haziranda okulların kapanması, ikinci tura gidilirse seçimin tatile denk gelmesi gibi sebeplerle sandığı nisan sonu veya mayıs ortası gibi milletin önüne koymak için muhalefetin nabzını yokladı, ancak “6 Nisan öncesi olur, sonrası olmaz” cevabını aldı.
 
Çünkü 6 Nisan’da, ufak partilerin oylarının ittifaka dâhil edilmesini önleyen yeni seçim kanunu yürürlüğe girecek.
 
Bu düzenleme muhalefetin işine gelmediği için iktidarı 6 Nisan öncesine sıkıştırmak istediler ama buna da Cumhur İttifakı yanaşmadı.
 
Bunun üzerine “Madem öyle, biz de senin adaylığına kriz çıkarırız” şantajına başladılar yeniden.
***
 
“Peki ne olacak?” derseniz…
 
Olacak şey belli.Cumhurbaşkanı, 14 Mayıs gibi bir tarihte seçime gitmeyi planlarsa, buna yetkisi var.
 
Kendisi ile birlikte TBMM’yi de seçime götürecek.
 
Yani, yetkisini kullanacak.Vesayet odaklarının büyük kriz çıkarmaya hazırlandığı belli…
 
Ancak ne yapabilecekler, eski sistemdeki gibi at oynatabilecekler mi, 367 benzeri yeni ucube kararlar aldırabilecekler mi, göreceğiz.
 
Başkanlık sistemini, ‘milletin kararının üzerine hiçbir odak çıkamasın’ diye kabul etmiştik.
 
Bu da sistemin belki en önemli testi olacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.