Gördünüz mü Başkanlık sisteminin kıymetini?

Sesli Dinle
A -
A +

Türk milletinin son asırdaki belki en büyük demokratik kazanımı, bu sistem oldu.

 

Niye?

 

Çünkü; Adnan Menderes’i iktidara taşıyan 1950’de çok partili hayata geçmişiz de ne olmuş; her 10 yılda bir darbe ve bunu besleyen parlamenter sistemle âdeta sömürge gibi yönetilmişiz.

 

1950 öncesi zaten CHP tek parti rejimi, ona da demokrasi denilemez.

 

50’lerde Menderes, 80’lerde Özal umut olduysa da, bunun bedelini hem bu liderlere, hem de millete ağır ödettiler.

 

Erdoğan’ın da 2002-2017 arasında başına gelmeyen kalmadı.

 

Nihayetinde Başkanlık sistemine geçtik de, bu sayede vesayetçi partilerin ‘milleti ikna etmekten’ öte bütün yolları tıkandı.

 

Şimdi binbir yalanla, hileyle vatandaşı, özellikle de gençleri aldatarak sandıktan galip çıkmaya çalışıyorlar; çünkü tek güç artık orası.

 

     ***

 

Eskiden olsa böyle mi olurdu?

 

Şimdi Altılı Masada oturan parti liderlerinin hiçbiri seçimden önce renk vermezdi.

 

“Anayasadan Türklüğü çıkaracağız”, “Bütün KHK’lı FETÖ’cüleri yeniden kamu görevlerine döndüreceğiz”, “İHA ve SİHA’ları yapan Baykar’a dokunacağız”, “Dış politikayı 180 derece tersine döndüreceğiz”, “Hükûmetin başı dediğimizi yapacak. Yapmazsa kriz çıkarırız” falan demezlerdi.

 

PKK’lılara açıktan taziye dilemez, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı PKK propagandası yapan TTB Başkanına sahip çıkmazlardı.

 

Hatta tam aksini söylerlerdi.

 

Gizli pazarlıkların hepsi, seçim geçene kadar el altından yapılırdı.

 

Birbiriyle taban tabana zıt partiler asla birlikte görünmez, hele hele koalisyon kuracaklarını ima bile etmezlerdi.

 

Hepsi ayrı ayrı seçime girer, sandıktan birinci çıkan parti tek başına hükûmet kuracak güçte olursa başta vesayete bağlı Cumhurbaşkanı ve asker gerekli uyarıları yapar, o iktidarın başı da özellikle ABD ve Avrupa ile iyi geçinmezse başına gelecekleri bilirdi.

 

Siz bunun bir de tek başına iktidar olacak oya ulaşamadığını düşünün…

 

İşte o zaman öteki partiler koltuk paylaşımı dâhil, türlü isteklerini kabul etmek şartıyla koalisyon görüşmeleri yapar, eğer yanaşmıyorsa, gerekirse birinci partiyi oyun dışı bırakarak alttaki diğer partilerle hükûmet kurarlar, bu hükûmetlerin de ömrü iki yılı bulmaz, eninde sonunda sadece ağababaların istediğini yapacak iktidarlar görevde kalırdı.

 

Şimdi öyle mi?

 

     ***

 

“Başkanlık sisteminin en güzel tarafı ne?” diye soracak olsanız…

 

Elbette Türkiye’yi yüzde 50’nin üzerinde oy alabilen bir liderin yönetmesi kıymetlidir ama…

 

Milletimiz açısından çok çok daha önemli olan, koalisyonlar yerine ittifakların gelmiş olmasıdır.

 

Aradaki en büyük fark; parti ve liderlerin eteklerindeki bütün taşları, koalisyonlarda seçmeni hayal kırıklığına uğratma pahasına seçim sonrası, ittifaklarda ise seçim öncesi ortaya dökmesi.

 

Bugün çok önemli bir seçime giderken, ardı ardına toplumun sinir uçlarına dokunan bombaları patlatan liderlerin, bunu bir de seçim sonrası yaptıklarını düşünün…

 

Sandık önünüzden gittikten sonra ah vah etseniz ne fayda!

 

Millet olarak elde ettiğimiz bu kazanımın kıymetini iyi bilmek lazım.

 

Her şeyi görerek, bilerek gidilen sandıkta millet hata yaparsa, o da kendi bileceği iş!

 

     ***

 

Yeri gelmişken, muhalefetin “parlamenter sisteme dönüş” vaatlerine de değinmeden geçmeyeyim, çünkü milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar.

 

Neymiş; iktidara gelirlerse sistemi değiştireceklermiş de, biri Başbakan, öteki Cumhurbaşkanı olacakmış.

 

Anayasayı askıya almazlarsa, bunu asla yapmayacaklar.

 

Ağababaları istese de yapamayacaklar.

 

Çünkü Başkanlık sisteminden vazgeçmek için anayasa değişikliği lazım.

 

Meclis’te bunun için en az 400 milletvekilinin onayı gerekiyor.

 

Bu sayıya ulaşmak için muhalif partilerin 2023 seçimlerinde yüzde 69,18 oy alması gerekiyor.

 

     ***

 

Bir başka seçenek, halka sunmak yani referanduma götürmek.

 

Bunun için de 360 milletvekilinin “Evet” demesi lazım.

 

Muhalefetin bu sayıya ulaşması için alması gereken oy oranı ne biliyor musunuz?

 

Yüzde 62,26.

 

Peki bu mümkün mü?

 

     ***

 

2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP, HDP ve İyi Parti’nin oy oranı yüzde 44,31.

 

360 milletvekili çıkarmaları için bile 2023 seçimlerinde oylarını ne kadar artırmaları gerektiğini varın siz hesaplayın.

 

İş burada da bitmiyor ki!..

 

Şayet referanduma gidecek sayıya ulaşırlarsa onun da senaryosu şöyle;

 

Önce Anayasa değişikliği hazırlanıp referanduma sunulacak.

 

Yani ikinci defa sandığa gidilecek.

 

Referandumda anayasa değişikliği için gerekli çoğunluk alınırsa, bu kez parlamenter sistemin işlemesi için üçüncü seçime gidilecek.

 

Bu sandıkta, milletvekilliği ve (Cumhurbaşkanını halk seçmeye devam edecekse) Cumhurbaşkanlığı için oy kullanılacak ve seçimi yine Millet İttifakı'nın kazanması gerekecek. 

 

Böylece muhalefet, parlamenter sisteme geçmek için takriben iki yıl içinde 5 defa sandığa gidecek ve bunların tamamını kazanmak zorunda olacak.

 

Hatta bu beş seçimi kazanmak da yetmeyebilir.

 

Parlamenter sisteme geçildikten sonra, Millet İttifakı'nın ortaklarından her biri hükûmeti kurma çoğunluğuna ulaşamaz ve koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmazsa, Türkiye 45 gün içinde yeniden seçim kararı almak zorunda kalacak.

 

     ***

 

Hülasa, “Bu seçimi kazandık ama sonrakilerde risk almayalım” diye parlamenter sisteme dönüşü isteseler bile o iş ham hayal…

 

O safsataları boşverin de, bugün elde ettiğiniz kazanımın ne olduğunu daha iyi idrak edip, buna sımsıkı sahip çıkmaya bakın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.