Yüz yılın tercihini yapacağımız seçime ilerlerken tablo şu;
Bir tarafta hangardan çıkan 5. nesil Millî Muharip Uçak…
Yerli eğitim jeti Hürjet, Kızılelma’dan daha farklı yeteneklere sahip ‘insansız jet’ Anka-3, bitme aşamasına gelmiş millî jet motorları...
Evlerimize önümüzdeki ay ulaşacak yerli doğalgaz…
İlk aşaması tamamlanmak üzere olan nükleer santral…
Ön siparişleri başlayan yüzde yüz elektrikli yerli ve millî otomobil…
Bunlar gibi daha birçok kritik önemde hamleler.
***
Öbür tarafta ise sadece seçim kazanmaya odaklı stratejiler…
“PKK’ya terör örgütü desek mi, demesek mi?” münazaraları…
Aslını bal gibi bildikleri hâlde “HDP ile PKK’nın bağı var mı yok mu?” tartışmaları...
Daha fenası, Kandil’in destek açıklamaları, “Bu dönem, Öcalan’a özgürlük verme dönemidir” naraları…
Çok daha acısı; bunu vadedenlerin matematik hesaplarıyla seçimi kazanma umutları!
***
Âdeta akıl tutulmasının yaşandığı bu döneme ilişkin arzum o ki; 14 Mayıs, siyasetin teröre bile kucak açtığı, böylesine derin zillet çukuruna düştüğü son seçim olsun.
Daha önce de denemişlerdi…
7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında.
HDP ile koalisyon hükûmeti kurma denemesinin başrolünde de yine Kemal Kılıçdaroğlu vardı.
Vazgeçmediler, piyasa operasyonları ve büyük deprem afetiyle yine bitleri kanlandı.
İkinci büyük ortak, “Sen kazanamazsın. Başkasını aday gösterelim” dediyse de Kılıçdaroğlu’na karşı muvaffak olamadı.
Kızdı, masayı devirdi; bir el onu tutup yeniden hizaya getirdi!
***
“Nasıl oluyor bu işler?” derseniz…
Geçenlerde bir dostumdan önemli tespitlerin yer aldığı bir paylaşım geldi.
“Dünyada kendi devletini yöneten halk kalmadı” cümlesiyle başlıyordu...
Sonu, bu tezi açığa düşürse de, ilgimi çeken notlar vardı, sizinle paylaşmak istedim.
Şöyle demiş dostumuz;
***
“Türkiye Cumhuriyeti, Lozan’da dayatılan paramparça Sevr’i yırtmış, İsmet İnönü çıkışta ‘100 yıl kazandık’ demişti. Bu söz doğruydu.
Yeni dünya dizaynında her ülkeye verilen rollerden taze devlet Türkiye’ye de ödev verilmişti.
İstenen ‘AB uyum yasaları’ benzeri inkılapları yapar, alfabesini Latinceye çevirir, dinî devlet sıfatından çıkar, hilafeti kaldırırsa yeni dünyayı yöneten iki hanedan Yahudi Mısır firavunu ve kelt pagan soylular yaşamasına müsaade etmişti.
Bu hanedanlar söz verir ama tutmaz, yeni tazecik devletlere 10 yılda bir darbe yapardı.
Mustafa Kemal’e 1923’ten 10 yıl sonra 1933-38 arası defalarca suikast tertibi yapıldı, 1938’de başarıldı!
Suikastı yapan ekibin başı CHP’yi ele geçirdi, İnönü yeni Başkan-şef-diktatör oldu.
İlk parti darbesi CHP’ye idi.
***
Sonrası malum…
Onu getirenler ezanı Türkçeleştirdi, Kur’ân-ı kerimi yasaklattı, toplumu dininden ve köklerinden uzaklaştırdı, 2. Dünya Savaşı’nda tarafsız bıraktı vs.
Taze ülkemsi küçük eyalet, açlık ve sefaletle yaşamaya devam etti.
Her halk buna benzer şeyler yaşadı. Japonya ve Almanya ordusunu kaybetti. Rusya hem dinini, hem ırkını kaybetti. Biz en ağırını yaşadık, her şeyimizi kaybettik.
İkinci Dünya Savaşı sonrası CHP içinde alevlenen yeni akımlarla çok partili sisteme geçişimize müsaade edildi, Demokrat Parti iktidar oldu.
İkinci parti darbesi de bu partiye yapıldı.
***
Başbakan Menderes ve bakanlar asıldı. Partiyi ele geçiren Süleyman Demirel, ikinci adam olarak Adalet Partisi adıyla darbenin kazananı oldu. Lakin, ülkenin yönetimi ona da bırakılmadı.
12 Eylül 1980 darbesine kadar iç karışıklık hiç bitmedi. Kimi ‘adı bile hatırlanmayan’ siyasilerin ülke yönettiği bu süreçte, bugün de başımızın en büyük belası olan yeni maşa örgütler türetildi.
12 Eylül’den sonra Turgut Özal’ın ANAP’ı doğdu. Menderes’in ardından siyasette darbesiz ikinci kazanan idi Özal. Bir türlü ayağa kalkamayan Anadolu’yu toparlamaya çalıştıysa da bu çabası uzun sürmedi.
Üçüncü parti darbesi Özal’ın ANAP’ına yapıldı, partiyi Mesut Yılmaz aldı.
***
Siyasete yapılan darbelerin ardında, ülkeyi perde arkasından yöneten ABD, Almanya, İngiltere vardı. Oğuz Türkleri ancak üçüncü darbede uyanabildi.
Özal, 1989’da Cumhurbaşkanlığına terfi ederek sistemi bozdu, partilerüstü pozisyona geçti ama 1993’te, bugün bile adı konulamamış karanlık bir suikastla öldürüldü.
Darbenin kazananı Mesut Yılmaz ise kontrolü sağlayamadı, bu kaosta İstanbul’u kaybetti, Refah Partisi öne çıktı. Oğuz Türkleri eskisi kadar kolay sindirilemediği için 10 sene tam bir karmaşa yaşandı.
Tâ ki 2002 seçimlerinde Erdoğan AK Partisi doğana kadar.
***
AK Parti, aynı Menderes’in Demokrat Partisi, Özal’ın ANAP’ı gibi yeni kurulmuş, 10 sene sonra darbeyle ele geçirilecek partiydi! Sistem devam edecekti…
Ancak 2012’de Erdoğan MİT’i vermedi, kendisine yönelik suikastlardan kurtuldu ve ilk defa hedef partiye darbe yapılamadı.
Bu süreçte MHP’ye de kaset skandalları ile darbe yapılmak istendi, bu da olmadı.
Ancak CHP’ye darbe yine başarılı olmuş, 4. parti darbesiyle koltuğa Kemal Kılıçdaroğlu oturtulmuştu.
Erdoğan'ın AK Partisine yönelik girişimler ise aralıksız sürdü.
2013’te Gezi ve 17-25 Aralık denendi, becerilemedi.
2014’te Ahmet Davutoğlu’na Mesut Yılmaz olma görevi verildi. 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi partideki Erdoğancıları budayarak ön darbe bile yaptı ama o da başarılı olamadı. 1 Kasım 2015 seçimlerine kadarki süreçte kendini deşifre edince kovuldu.
***
Aynı darbe girişimleri, Meral Akşener üzerinden MHP’de de denenmeye çalışıldı bu süreçte.
2016’da MHP’yi olağanüstü kurultay darbesiyle ele geçirmek istediyse de, mahkeme iptal edince planları bozuldu.
Bu öyle bir dönemdi ki, daha önce 10 yılda bir olan şeyler yılda birkaç defa tekrarlanır hâle gelmişti.
Hiçbiri tutmayınca 2016 Temmuz’unda doğrudan ordu içindeki uzantılar harekete geçirilerek askerî darbe denendi ama ilk defa Türk milleti ve devleti kazandı.
Lakin zannetmeyin ki tehlike geçti. Hâlen AK Parti’ye içeriden ve dışarıdan darbe girişimleri sürüyor!
***
Beğenin-beğenmeyin, son 100 yılda Atatürk dâhil, darbeyi savuşturan, suikasttan kurtulan ve partilerinin başında olan sadece iki lider var; Erdoğan ve Bahçeli.
Kriptolar alttan darbeye çalışsa da, baş inmedikçe alttakiler önemsizdir.
Öncelik 2023 seçimleri.
Sonrasında bu darbeler ve başka devletlerin devşirdiği adamların ülkeyi yönetmemesi için hanif Oğuz Türklerinin, safkan Anadolu insanının yönetime dâhil edilmesi tek kurtuluştur.
Kazanacak olan artık bu safkan Anadolu halkına, eğitim, adalet ve ahlak da vadetmelidir.”
***
Dostumuzun da tespit ettiği üzere, 2023 ‘kendi devletimizi kendimiz yönetiriz’ mücadelesinin önemli bir eşiği.
Bunu yapabilen yeryüzünde belki bir-iki devletten biriyiz.
Karar verirken, bunu da göz ardı etmememiz gerekiyor.