Masada satılan…

Sesli Dinle
A -
A +

Çoğu CHP’li bile bekliyordu ki Kemal Kılıçdaroğlu ters köşe yapacak.

 

Son ana kadar kendisi aday olacakmış gibi davranıp şimşekleri üzerine çekecek, sonra da bu süreçte yıpranmaktan koruduğu bir ismi aday olarak ortaya koyacak.

 

Konuştuğum birçok CHP’li bile “Asla kendisi aday olmaz”a inanmıştı.

 

Açıkçası ben de bunu yapabileceğini bekliyordum.

 

Ancak Kemal Bey ters köşe yapıp, İyi Parti’nin bütün itirazlarına rağmen adaylığını ilan ettirdi.

 

Cumhur İttifakı açısından düşünürseniz, olabilecek isimler arasından belki de en iyi rakip çıktı karşısına.

 

     ***

 

Bizim tahminlerimizin tutmaması neyse de…

 

Asıl golü, masanın ikinci büyük ortağı İyi Parti yedi şüphesiz.

 

Geçtiğimiz aralık ayında Saraçhane’deki İBB binasında olanları düşünsenize…

 

Tam da Almanya’ya seyahat ettiği gün Kılıçdaroğlu’nu refüze edip, kucaklaşmalar…

 

Birlikte seçim otobüsünün üzerine çıkıp kalabalığı selamlamalar…

 

“Artık bu iş bitti, Cumhurbaşkanı adayımız İmamoğlu” nidaları…

 

Neye uğradığını şaşıran CHP lideri, Almanya’ya giriş bile yapmadan apar topar geri dönmek zorunda kalmıştı malumunuz.

 

Arkasından çevrilen dümenin bedelini ödetiyor şimdi.

 

Şu son 4-5 günde olanlara bakın…

 

Masadan kalkma resti çeken Akşener’in güvendiği dağlara karlar yağdı.

 

Hafife aldığı “CHP örgütü”nün ne menem bir şey olduğunu, uğradığı linç ve aldığı hakaretlerle anladı.

 

‘Bir güç’ onu zorla kaldırdı, yeniden masaya oturmak zorunda bıraktı.

 

Saraçhane’den Saadet Genel Merkezi’ne…

 

Hepi topu 3,5 ay…

 

Meral Hanım'ın o günkü forsundan, efelenmelerinden eser kalmadı.

 

“Biz senin için buradayız, yanımda dur Ekrem” diyen Akşener gitti, yerine bir enkaz yığını kaldı.

 

     ***

 

Neydi; masadaki bütün liderlerin uzlaşacağı bir aday çıkaracaklardı…

 

Neticesi ne oldu?

 

Tıpış tıpış ‘noter’ onayı!

 

Şimdi de neymiş; İmamoğlu ve Yavaş’ı aday yapamamış ama, Cumhurbaşkanı yardımcısı yapacakmış!...

 

Çok beklersiniz…

 

Nitekim, adam imzalattırdığı mutabakat metninin 12. maddesine koydurdu; “Ben ne zaman istersem, gerekli görürsem o zaman…”

 

Masaya dönme bahanesi olarak, laf olsun diye ortaya atılan bir talep ve işte ona da verilen cevap…

 

Tercümesi; “Keyfim bilir… İster yaparım, ister yapmam.”

 

     ***

 

Olan biteni siyaset sadece Akşener’in masayı satması olarak yorumlasa da, bunun Meral Hanım'a haksızlık olduğunu da görmek gerek.

 

‘Satan’ sadece o mu?

 

Nitekim, “Adayımız bütün partilerin kabul edeceği bir isim olacak, diye uzlaşmıştık, bu söz tutulmadı” diyor -ki, haklı.

 

Problem, bu ilke açıkça çiğnendiği hâlde Akşener’in uyduruk bir bahaneyle masaya dönüş yapması ya da yapmak zorunda kalması!

 

‘Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp’ kavlinden, akıl almaz bir siyasi hata.

 

İmamoğlu ve Yavaş’ı ‘İcracı Cumhurbaşkanı yardımcısı’ yaptırtarak, siyasi manevra alanı açma çabaları da boşa çıktı… Şimdi seçmen tabanlarına ne anlatacaklar?

 

CHP tabanından da oy alma hesapları yapıyorlardı, -ki o da suya düştü üstelik, bir de masayı satan taraf oldular.

 

Testi kırıldı, macun tüpten çıktı, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

 

     ***

 

Onlar söyleyemezler, bari yerlerine biz anlatalım…

 

O masada “satmayan” biri mi var ki, sadece Meral Akşener suçlanan!

 

En başta Kemal Kılıçdaroğlu.

 

Bir eski CHP’ye bakın, bir de şimdikine…

 

Kaset operasyonuyla koltuktan uçurulan merhum Deniz Baykal’dan başlayıp, kimleri sattığına bir bakın.

 

“Millî” isimleri tek tek ayıklayıp, HDP çizgisine kaydırmadı mı koskoca partiyi?

 

FETÖ’yü en tehlikeli düşman gören, PKK’ya karşı daha net bir duruş sergileyen, yeri geldiğinde ABD’ye efelenen CHP nereye gitti?

 

     ***

 

Müstakbel Cumhurbaşkanı adayımızın YPG’ye sempatisini mi anlatalım, çukur hendek oylarına sahip çıkışını mı, sınır ötesi operasyonlara karşı duruşunu mu, yoksa FETÖ’cüleri Meclis kürsüsünden savunmalarını mı, 15 Temmuz’da tankların kendisine yol açmasını mı, ‘kontrollü darbe’ deyip FETÖ’yü aklamaya çalışmasını mı?

 

Daha bunun S-400’ü var; nükleer enerji santrallerine, Doğu Akdeniz’e, millî tank projesine, SİHA’lara, millî otomobile söyledikleri var…

 

Hangi birini anlatalım?

 

Libya tezkeresi gibi millî meselelerin hangi birinde devletin yanında durmuş ki, sadece Meral Akşener “satış”la suçlanır olmuş!

 

Ötekilere gelelim…

 

     ***

 

Erdoğan sayesinde Başbakanlık koltuğuna oturan, görevi bırakırken “Davamı asla satmam. Satarsam yüzüme tükürün” diyen Ahmet Davutoğlu ve yine Erdoğan sayesinde yıllarca Bakanlık yapan, öncesinde kimsenin adını sanını bilmediği Ali Babacan…

 

Rahmetli Necmettin Erbakan’ın partisini 28 Şubat’ın başaktörleriyle aynı masaya oturtan, hatta adaylık ilanlarına ev sahipliği yapan Temel Karamollaoğlu.

 

CHP’nin darağacına çıkarıp idam ettiği merhum Adnan Menderes’in partisinin ismini CHP ile bir araya getiren Gültekin Uysal’a ne demeli!

 

‘Satan’ sadece Meral Akşener öyle mi?

 

O masada olan biteni boş verin, masaya bağlanan umudu yabancı medyada yazılıp çizilenlerle okuyun bakalım, asıl neymiş satılan?

 

Kandil’deki, Pensilvanya’daki, Washington’daki, Paris’teki, Londra’daki heyecana bakın, anlarsınız asıl meseleyi.

 

Ve elbette Akşener’i masaya döndüren gücün ne olduğunu!

 

Bunlar da inandırıcı gelmiyorsa kendi imzalarıyla metne döktükleri “Türkiye’yi bölme” anayasa taslaklarına bakın isterseniz.

 

Uygulamasını unuttuysanız, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Türkiye’nin neyle yüzleştiğini de hatırlayabilirsiniz.

 

Bu kadarı yeterli…

 

Sözün tamamı aptala anlatılırmış…

 

Vesselam.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.