14 Mayıs, asrımızı şekillendirecek en kritik seçim.
Sadece biz söylemiyoruz, yabancı kaynaklar da bu yorumlarla dolu.
İçeriden yükselen muhalif seslere bakarsak, söylediklerinden çıkan şu;
Jön Türklerle aynı hedefe kilitlenmişler.
Bunlardan müteşekkil İttihatçılar, sırf Batılılaşma hevesiyle nasıl ki koca imparatorluğu sekiz senede paramparça etmişse…
Dün 108’inci sene-i devriyesinde dualarla yâd ettiğimiz yüz binlerce şehidin hayatlarını ortaya koyduğu Çanakkale harbinden iki yıl sonra, düşmanı sadece Çanakkale Boğazı’ndan geçirmekle kalmayıp, İstanbul’u bile düşmana teslim etmişse…
Aynı Batıcı kafa, bu defa elimizde kalan vatan toprağını paramparça edecek.
Dünyada düzenin yeniden kurulacağı bu kritik kavşakta, can düşmanlarımızın partisiyle imzaladıkları taslağın, kürsüye vura vura “Getireceğiz” dedikleri yerel özerkliğin başka izahı olmasa gerek.
***
14 Mayıs, Batı ve devşirdiği mankurtları için bir rövanş seçimi…
Başbakanı, bakanları astıkları yeni bir 27 Mayıs özlemi içindeler.
12 Eylül darbesi nasıl Yunanistan’a NATO yolunu açmışsa, şimdi de İsveç’e yol verme vaadindeler.
“Bin yıl sürecek” dedikleri 28 Şubat’ın akamete uğramasının acısını çıkarma peşindeler.
Lamı cimi yok, 15 Temmuz’da küresel sisteme kafa tutan milleti yeniden hizaya getirme hedefindeler.
Fırsatını bulduklarında İstanbul’un Avrupa Yakası’nda Bizans’ı yeniden ihya edecek, Anadolu’yu tekrar tanzim ve taksim edecekler.
Bu yüzden pür dikkat 14 Mayıs’a kilitlendiler…
***
Suriye sınırımıza kurulacak İsrail uzantılı terör devleti için de…
Akdeniz’de Yunanistan’ın dayattığı Sevilla haritası için de…
Karadeniz’de Rusya’ya karşı görünüp, gerçekte enerji yataklarına çökmek için de…
Trakya’da kurulacak enerji merkezini kendi kontrollerine almak için de…
Başta Mısır olmak üzere, Arap coğrafyasında “ağababanın” kim olduğunu hatırlatmak için de…
Karabağ’da, Fransa kontrolünde yeniden vaziyet almak için de…
Bütün Batılı sömürgeciler ve yandaşları bir olmuş, 14 Mayıs’ı beklemekteler.
***
14 Mayıs ya “Önce ülkem” diyenlerin zaferi olacak yahut Batı’yı efendisi gören ve oradan “aferin” almayı marifet sayanların!
O sandıkta vurulan her mühür öyle büyük bir anlam ifade edecek ki…
Etkisi en az bir asır sürecek.
Köpeği oldukları Batı ülkelerine kaçıp oradan üstümüze havlayanların…
Yahut içimizde görünüp de, oralardan fonlananların…
Bu alçakların rüzgârına kapılıp “Yine mi dıj güçler?” diye çemkirenlerin ortada kabak gibi duran tehditleri görmeme gayreti, bu hakikati değiştirmeyecek.
Onlara bakarsanız; Türkiye’ye demokrasiyi Kandil ve Pensilvanya getirecek (!)
Dikkat buyurun, şu saydıklarımızın hiçbiri, büyükelçiliklerden çıkmayan, gizli-açık buluşmalardan kaçınmayan koltuk sahiplerine tek kelime laf söylemez, söyleyemez.
Oysa, elin oğlu etrafımıza bu kadar üssü boşuna kurmasa gerek…
***
Şu günler öyle hassas, planlar ve riskler o kadar büyük ki…
Bu yüzden üstünü çizdikleri Erdoğan, tam da peş peşe hamlelerle psikolojik üstünlüğü sağlamışken…
Bunların hepsini bir kenara atan, hiçbir devletin altından kalkamayacağı asrın en büyük felaketleri ile yüzleşmemiz de “Acaba” demeye fazlasıyla değer!
Üstelik, depreme ilintili işgal tatbikatlarını yıllar evvel NATO senaryolarında yapmışlarken!
Bir tarafta kabak gibi ortada duran eylemler, diğer tarafta da ispatı mümkün olmayan büyük şüpheler…
Yeri gelmişken, sizi beş yıl önce burada kaleme aldığım bazı notlara götüreyim.
Belki bugünler için fikir verir, bir şeyler söyler.
***
ABD ile kesinlikle savaşmalıyız... Ama nasıl?
(18 Şubat 2018-Türkiye gazetesi)
Antonio Garcia Martinez…
Gözümüzü ayıramadığımız Facebook’un üretim müdürüydü.
Kuzey Kaliforniya’daki Silikon Vadisi’nin dâhi çocuklarındandı.
Yıllarca teknolojinin kalbinde çalıştı.
Geçen sene ani bir kararla Silikon Vadisi’ni terk etti.
Seattle açıklarındaki Orcas adasında aldığı küçük bir arazide inzivaya çekildi.
Arsasını, kendi kendisine yetebilecek şekilde tasarladı.
Barınaklar, temiz su, tarımsal ürünler, hatta mühimmat stokladı.
Ve dünyanın sonunu beklemeye başladı.
***
‘Medeniyetin çöküşü’ riskine karşı kendince tedbir alan eski Facebook yöneticisi ile İngiliz kanalı BBC röportaj yaptı.
Soru şuydu; “Hayırdır birader! Kafayı mı yedin, yoksa bizim farkında olmadığımız bir şey mi biliyorsun? Söyle de, biz de başımızın çaresine bakalım…”
Muhabir elbette böyle değil, daha usturuplu söyledi bunu ama, soru bu minvaldeydi.
Dedi ki; “Dünyanın çok kısa bir süre içerisinde neye benzeyeceğini gördüm ve bu bana yetti.”
Sonra devam etti;
> Gelecek 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun yarısı işsiz olacak. İşler çirkinleşebilir. Medeniyet tamamen çökebilir. O yüzden ben buradayım.
***
Martinez, işler kötü giderse yüzerek bile Kanada’ya kaçabileceği bir ada seçmiş.
Silikon Vadisi’nde geliştirilen yapay zekâ ve robot teknolojilerinin sanılandan çok daha kısa bir sürede küresel ekonomik dengeleri altüst edeceğini düşünüyor.
Genç adam kafayı yemiş gibi falan görünmüyor.
Dünyayı şöyle uyarıyor;
> Ben gelecekten geliyorum. Daha yeni San Francisco adlı zaman makinesinden çıktım. Dünyanın gelecek 5-10 yıl içinde neye benzeyeceğini gördüm. Şu an size inanılmaz gibi gelen şeyler çok yakında gerçek olacak. Siyaset ve teknoloji arasında ciddi bir yarış söz konusu. Teknoloji şu an açık ara önde gidiyor. Çok sayıda insan gelecekte işini kaybedecek. Bu durumun önüne geçecek sosyal politikalara dair hiçbir çalışma yok.
***
Martinez, Silikon Vadisi’nden inzivaya çekilen tek yönetici değil.
Gelecekten korkan pek çok teknoloji uzmanı, medeniyetten uzak bir hayatı seçti.
Fakat teknolojiyi elinde tutanlar durmuyor.
İşin nereye vardığını, bu yıl Davos’tan, iş adamı Cüneyd Zapsu paylaştı.
Zapsu, bu sene Davos’ta konuşulanları ise ‘ürkütücü’ olarak ifade etti.
Homo Sapiens’in yazarı İsrailli Profesör Yuval Harari’nin anlattıklarını aktardı.
Söylediklerini özet geçeyim;
> Çok değil, 15-20 sene sonra insanlar bambaşka bir cins hâline gelecek. Yani şu an yaşayanlar son normal insan nesli… Bizden sonraki insanlar bağımsız olarak yaşayamayacak. Ülkeleri değil, ‘insanlığı’ küçük bir elit grup idare edecek. Bağımsız düşüncelerini kaybetmiş bir insanlıktan bahsediyoruz. Yeni çağ başlıyor. Datanın, verinin sahibi çok küçük bir grup dünyayı yönetecek, geri kalan ise idare edilen olacak.
> İnsanlar bundan sonra da yaşayacak ama, tabii hayat olmayacak. Ne yapacağımıza, ne yiyip ne içeceğimize bile bu teknolojinin sahipleri yönlendirecek.
> Şu an yaşayan insanlar, son bağımsız insan topluluğu olacak. Bundan sonra bizim çocuklarımız bağımsız olmayacak. Onları, bu yeni insan çağına yetiştirmemiz, dinî telkinler vermemiz lazım. ***
Bu kafa, dünyada teknolojiyi yönetiyor beyler!
ABD ve İsrail’le gerçekten savaşacaksak eğer…
“Kahrol Amerika, kahrol İsrail” sloganları atmakla…
Survivor, maç yorumu izlemekle olmuyor bu işler.