Şayet Elâzığ depremi olmasaydı…

Sesli Dinle
A -
A +

Dünyada bir yıl içerisinde meydana gelen 7’nin üzerindeki deprem sayısı 20’yi geçmiyor.

 

Türkiye, Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık iki büyük depremi aynı gün içerisinde yaşayarak, sıra dışı bir felaketle karşılaştı.

 

Almanya büyüklüğündeki bir coğrafyayı etkileyen bu depremlerde, 2016’da İtalya’da meydana gelen ve 300 kişinin hayatına mal olan 6,2’lik depremden 250 kat daha fazla enerji ortaya çıktı.

 

500 senelik birikimin patladığı böylesine büyük bir felaketin ardından bölgede inceleme yapan İngiliz ekip, “Depremlerde zemin genellikle yatay ve çok az dikey hareket eder. Bu depremde çok büyük dikey hareket de olmuş. Artçıları bile yıkıcı birer deprem büyüklüğünde” diyor.

 

Zamanlamasına bakınca, “Acaba balona batırılan iğne misali, bu faya dokunan bir teknoloji mi harekete geçirildi?” sorusu kafaları bulandırsa da, bunu tespit edecek, “olur” ya da “olmaz” diyecek bilgiye sahip değiliz…

 

Bunun net cevabını belki hiçbir zaman bilemeyeceğiz yahut bize kesin bir ifadeyle söyleyemeyecekler ama, bildiğimiz bir şey var ki, çok büyük yıkım yaşadık.

 

Nasıl bir felaketle yüzleştiğimizi hafta sonu bizzat gözlemleme imkânımız oldu.

 

***

 

Bölgeye uçuşlardaki yoğunluk sebebiyle yer bulamadığımızdan, Anadolu Yayıncılar Derneği’nin, İletişim Başkanlığı desteğiyle yaptığı organizasyonun Elâzığ ve Malatya ayağına katılabildim.

 

Bazı şehirlerimiz, normal zamanlarda birbirine rekabetlerinden çok sürtüşme yaşarlar, bilirsiniz.

 

Lakin, bu felaket iki şehrimizi öyle birleştirmiş ki, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan gözyaşları ile anlattı gördükleri dayanışmayı;

 

“İlk iki gün, bir yandan enkazlarla, öbür taraftan soğuk ve tipi ile mücadele ederken imdadımıza Elâzığ yetişti. Her Elâzığlı, ekmeğini, aşını, battaniyesini… Her neyi varsa bize yetiştirdi.”

 

İşte necip Türk milleti.

 

“Asker neredeydi?” diyenlere cevabı da yine kendisi verdi; “İkinci ordu burada 05.45’te enkazların başındaydı. Yalan o kadar çok ki, işimizi mi yapalım, bunlara cevap vermeye mi yetişelim?”

 

***

 

Malatya, daha önce de gittiğim bir şehir.

 

Ama o Malatya şimdi bambaşka!

 

Doğu yakası nispeten daha hasarsız…

 

Lakin şehir merkezi ve batı tarafı viraneye dönmüş âdeta.

 

Malatya gibi 800 binden fazla nüfusun yaşadığı şehir...

 

Bütün binalar bomboş…

 

Tıpkı sokakları, fabrikaları gibi.

 

Nüfusun sadece dörtte biri kalmış şehirde.

 

Onun da 70-80 bin kadarı merkezde, geri kalanı daha güvenli gördükleri köy ve ilçelerde.

 

***

 

Bütün dikkatler Kahramanmaraş’a, Hatay’a, Adıyaman’a yoğunlaştığı için Malatya’ya dair kamuoyunun algısı zayıf.

 

Oysa şehirdeki 132 bin binanın yarısı hasarlı kaydında.

 

Peş peşe gelen artçı depremler sebebiyle hasar tespitleri sürekli güncellenmek durumunda.

 

Öyle binalar var ki, depreme gerek kalmadan, ansızın kendiliğinden yıkılıyor hatta.

 

Gitmişliğiniz varsa gözünüzün önüne getirin Malatya’yı… Tüm yapılar boş, en az yarısı yıkılacak ve yeniden yapılacak.

 

Bu sadece bir şehir… Koskoca Hatay, Adıyaman neredeyse sil baştan kurulacak, Kahramanmaraş tekrar ayağa kaldırılacak.

 

E bunun bir de ilçeleri, köyleri var.

 

Şu yıkımın, yükün ağırlığına bak!

 

***

 

11 ilimizi vuran depremlerde afet bölgesi kapsamına alınan, ama bu büyük felaketi bir tek can kaybı dahi olmadan atlatan tek şehir var, o da Elâzığ.

 

Şehrin öncü isimlerinden, avukat olmasının yanı sıra gazeteciliğiyle de çoğu meslektaşımıza taş çıkartan ve sık sık ulusal medyada kendine yer bulan değerli dostum Cengiz Gülaç’a sordum bunun hikmetini.

 

Öyle değerli bilgiler aktardı ki, “Sen yaz, aynen yayınlayayım. Bunları Türkiye bilsin” dedim.

 

Hazır kalemi güçlü birini bulmuşum, biraz da tembellik ederek, bundan sonraki satırları ondan aktarayım.

 

İşte Cengiz Gülaç’ın Elâzığ’ın kurtuluşundaki çarpıcı notları;

 

***

 

“Depremin ilk günlerinde 10 ilde ilan edilen afet bölgesi kararına daha sonra Elâzığ da dâhil edildi. Şükürler olsun ki Elâzığ’da can kaybı yaşanmamıştı ama ilk tespitlerde yıkılması gereken bina sayısı 3.400 civarında.

 

Haklı olarak bugüne kadar hep yıkımın şiddetli olduğu illeri konuştuk. Doğrudur, bu yara hiçbir zaman geçmeyecek ama bugün model bir şehir olarak Elâzığ’ı ele almamız lazım.

 

Çünkü Elâzığ’ı iyi analiz edemezsek, depreme karşı alınacak tedbirler boşluğa söylenen sözlerin ötesine geçmeyecektir.

 

Hatırlıyorsunuzdur, 24 Ocak 2020 tarihinde Elâzığ’da 6,8 şiddetinde bir deprem olmuştu. O depremde Malatya da etkilenmişti. 37 kişi Elâzığ’da hayatını kaybetmişti, 4 kişi de Malatya’da…

 

24 Ocak tarihinde Elâzığ’da sadece ama sadece 5 bina yıkılmıştı. 6 Şubat tarihinde Elâzığ’da hiçbir can kaybı yaşanmadı. Oysa bu deprem 2020 tarihindeki depremden katbekat daha şiddetliydi.

 

Peki ama neden 6 Şubat tarihinde Elâzığ’da herhangi bir yıkım gerçekleşmedi?

 

***

 

Çünkü 2020 yılında Elâzığ’da sadece 5 bina yıkılmıştı ama devlet bir buçuk yıl dolmadan tamı tamına 26 bin bina yapmıştı.

 

Devlet ilk defa bir deprem sonrası talebe bakmaksızın tüm şehrin yapı stokunu inceledi. Hasarlı, riskli ne kadar bina varsa yıkıldı. Vatandaşın talebini beklemeden bütün şehrin yüz binlerce binası incelendi. Risk taşıyan bütün binalar için yıkım kararı alındı.

 

Yeni 26 bin konut, zemini sağlam olan yerlere inşa edildi. Kısa bir süre içinde bu yeni yerleşim yerlerinin altyapısı, yol bağlantıları, sosyal donatıları yapıldı. Tünel kalıp sistemi ile inşa edilen 26 bin binada 6 Şubat günü tek bir hasar bile tespit edilmedi.

 

Eğer devlet o gün böyle bir temizlik yapmamış olsaydı, belki bugün Elâzığ’da da diğer illerimizdeki gibi binlerce can kaybı yaşanmış olacaktı. Bir yerde 2020 depremi ve devlet Elâzığ insanının hayatını kurtarmış oldu!

 

2020 depreminde hasarlı olan köy evlerinin tamamının yerine çelik konstrüksiyon evler yapıldı. Tek katlı olan bu evler en şiddetli depremlere bile dayanıklı.

 

***

 

Cumhurbaşkanımız, Elâzığ’daki deprem konutlarının fiyatlarında, yasadan kaynaklanan yetkisini kullanarak %40 indirim yaptı.

 

Geriye kalan borcu ise vatandaşlar 20 yıl faizsiz şekilde ödeyecek. Yani aslında 26 bin bina neredeyse vatandaşa bedavaya gelmiş gibi olacak.

 

Ayrıca evi yıkılan vatandaşların arsaları da kendilerinin. İsterlerse bu arsalara ev yapabilirler veya satabilirler. 

 

***

 

Elâzığ’da kurulan konteyner kentler, dağıtılan binlerce çadır, onarılan veya yeniden yapılan onlarca okul, toplamda on milyonlarca öğünü bulan yemek dağıtılması, taşınma ve kira yardımı vs. işin görünmeyen kısmı.

 

Evet, 2020 yılında yıkılan 5 bina vardı ama toplamda 26 bin bina yapılmıştı…

 

Bugün on binlerce insanımızı kaybettiğimiz 10 ilimizde yaşayan vatandaşlarımız Elâzığ örneğine iyi baksın diye tüm bunları yazdım.

 

Dün Elâzığ’da neler yapıldıysa bugün 10 ile aynısı, hatta daha fazlası yapılacak.

 

Biraz sabır…”

Şayet Elâzığ depremi olmasaydı…
Elazığ depreminde en fazla can kaybı Halaylı sokaktaki binalarda yaşanmıştı. Yerlerine inşa edilen TOKİ konutlarında şimdi vatandaşlar güvenle oturuyor.

 

***

 

NOT: Asrın deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalıştığımız bölgeyi dün de aşırı yağışın yol açtığı sel afeti vurdu. İnsan inanmakta zorlanıyor ama, bazı teorisyenlerin ortaya attığı “teknolojinin yer ve gök hareketlerine bile müdahale eder noktaya geldiği” iddiasına da “Acaba” demeden edemiyor! Üst üste bu kadar felaket!.. Ne bileyim? Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, kalanlara baş sağlığı diliyorum. Fayların enerjisini kısmen boşalttığı bu bölgede yapılacak yeni yerleşim alanlarının planlamasında, sele yönelik tehditlerin de göz ardı edilmediğine şahit oldum. Rabbim ülkemizi beterinden muhafaza etsin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Bahri ARSLAN 16 Mart 2023 09:00

Âmin