İki gündür ortalığı yıkıyorlar…
Gece saatlerinde İyi Parti İstanbul İl Başkanlığının camına bir kurşun isabet etmiş.
O saatte binada kimse yok tabii, o sebeple zarar da gören olmamış çok şükür.
***
Türkiye’de her yıl serseri kurşunlardan onlarca kişi ölüyor, nitekim bu konuya en fazla feryat edenlerden biriyim.
Yolda yürüyen, evinde oturan masum kaç can gitti, yine de insan hayatını umursamayan insanımsı mahluklar durmak bilmiyor.
Hatırlarsanız, bunların cezalarının artırılması için birkaç defa yazılar yazdık, manşetler attık.
Nitekim yıllar evvel servise bıraktığım kendi aracıma da civardan rastgele sıkılan bir kurşun isabet etmişti.
Polis geldi, prosedürleri dinledim, o kadar vakit ayıramayacağım için peşine düşmekten vazgeçtim, ama…
Metali delip geçen ‘yorgun’ mermi, insana ne yapmaz ki!
Canlının olduğu çevrede tetiğe basmak, doğrudan cinayete teşebbüs.
Buna rağmen, böylesine aşağılık yaratıkların durmadığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef.
Bu da bizim acı gerçeğimiz.
Şimdi ana konumuza dönelim.
***
Bir yapıya kurşun isabet etmişse, kimseye bir şey olup olmadığına bakılmaksızın araştırılmalı, faili bulunmalı elbet.
Hele ki bu bina bir siyasi partiye aitse…
Hem de seçim öncesi gibi kritik bir zamanda hadise cereyan etmişse...
Bu kadarına eyvallah!
Lakin daha nasıl olmuş, kim yapmış bilmeden “Oy başıma gelenleeeer…” diye feryat figan etmenin…
Çok büyük bir mağduriyete uğramış gibi bunu siyasi mağduriyet şovuna dönüştürmenin…
Delik camın önünde, asık suratlar ve sallanan tehdit parmaklarıyla toplu basın açıklamaları yapmanın…
“Partimize hükûmet saldırdı. Gelin bana sıkın, bana” diye höykürmenin…
Daha da ileri gidip, “Bakın mağdur olduk. Bize oyun verin” demenin izahı nedir Allah aşkına!
***
Tamam, siyasi hatalarınız, hırslarınız sebebiyle köşeye sıkışmışsınızdır…
Bu durumdan yırtmak için türlü bahaneler arıyor olabilirsiniz ama…
Gerçek sizin “dilediğiniz” gibi çıkmazsa ne yapacaksınız?
Nitekim öyle de oldu.
Bunlar perşembe akşamı 21.38’de olan olayı ertesi gün sabah 10.20’de haber vermişler.
Yani 13 saat sonra!
Terörle mücadele ve istihbarat ekipleri ise olayı öğrendikten 7,5 saat sonra çözdü.
Merminin, civardaki inşaatın bekçisine ait silahtan çıktığı tespit edildi.
Adamın hırsızlık girişimini engellemek için açtığı ateş sırasında çıkan mermiymiş binaya isabet eden.
Bu 7,5 saatte utanmadan her şeyi söyleyen siyasi figürler, en ufak bir mahcubiyet belirtisi bile göstermedi.
***
Dün muhalif gazetelerin birinci sayfalarına baktım, hepsinde istisnasız “cam” manşet.
Üstelik ortaya çıkan bekçi gerçeğine rağmen.
Keşke şu cama verdiğiniz önemi, milletimizin, askerimizin-polisimizin canına da verseniz.
Allah korusun, 14 Mayıs’ta Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir felaket ülkenin başına gelse, neler olacağını en iyi siz biliyorsunuz…
Biliyorsunuz da, umursamıyorsunuz.
Yahut size bunu dayatıyorlar, sesinizi çıkaramıyorsunuz.
Sonra da hiç utanmadan, küçük mağduriyetler üzerinden siyasi hesap peşinde koşuyorsunuz.
Parti binanızın camına olan hassasiyetinizi HDP’yle ittifak yaparken ve Kandil’den mesajlar alırken de gösterseniz mesela…
Yahut 15 Temmuz’da Özel Harekâtçılarımızın, polislerimizin ve sokağa dökülen milletimizin üstüne kurşun yağdıran FETÖ’cü hainlere “Merak etmeyin, sizi görevlerinize geri döndüreceğiz” vaatleri verirken de.
***
Sizin camınız için avazınız çıkana kadar tehditler savurduğunuz gün, savcı Selim Kiraz’ın makamında şehit edilişinin yıl dönümüydü…
Keşke o parmağı şehit savcımız için de sallayabilseydiniz orada…
Bakalım o zaman Gezi’deki DHKP-C’li teröristleri canhıraş şekilde savunan Cumhurbaşkanı adayınız size ne söyleyecekti!
Yahut o teröristleri alkışlayanları, yıl dönümü vesilesiyle teröristleri kutlayanları belediyesinde çalıştıran belediye başkanınızın yanınızdaki yüz hali acaba nasıl olurdu?
“Cam”mış…
Mübarek gün, tövbe tövbe!
Sizin camınız cam da, milletin canı patlıcan mı?
**************
Sizin kutsalınız ne ki!
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin, seccadeye ayakkabılarıyla bastıkları fotoğraf yayılınca, savunmak İyi Partililere ve
FETÖ’cülere düşmüş.
Neymiş efendim, altı üstü bez parçasıymış, seccadenin kutsallığı nereden geliyormuş!
Bu kafa, Kur’ân-ı kerime de kâğıt parçası, bayrağa bez parçası der geçer.
Siyasi hırs, din ve vatan sevgisinin önüne geçince, her şey olur.