Yaşadığımız korkunç deprem felaketinin üzerinden yarın itibarıyla tam bir ay geçmiş olacak.
Resmî rakamlar, yıkılan 11 şehrimizde vefat sayısının 45 bini aştığını gösterse de, enkaz çalışmaları hâlen devam etmekte. Dolayısıyla vefat sayıları da gün gün artmakta.
Maruz kaldığımız dehşete “yüzyılın afeti” dense de, kimi uzmanlar, coğrafyamızın böylesine şiddetli bir depremi son 500 yıldır yaşamadığını ifade etmekte.
O kadarını net bilmiyoruz ama, deprem ölçüm aletlerinin keşfinden bu yana bu denlisini görmediğimiz muhakkak.
Şu şehirlerimize bakar mısınız;
Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Adana, Kilis, Diyarbakır, Osmaniye…
Afet bölgesine sonradan Elâzığ da eklendi, Niğde, Kayseri gibi birçok şehrimizde daha evler ağır hasar aldı, yıkıldı.
Böylesine geniş bir alanda âdeta kıyamet yaşandı.
Birbirini tetikleyen depremler, artçılar devam ederken, milyonlarca insanımız çadırlarda, konteyner kentlerde yahut misafir olduğu şehirlerde…
İşte bu ortam bile muhalefetin siyaset hırsını dindiremedi.
***
Henüz enkaz altından canlı bedenler çıkarılırken, can derdine düşen hükûmete “Sakın ha seçimleri ertelemeye kalkma!” diye parmak sallayanlar…
Anayasa gereği seçimi vaktinde yahut evvelinde yapmak zorunda olan Cumhurbaşkanı’nın zaten böyle bir yola tevessül etmeyeceğini görünce kendi iç gündemlerine döndüler.
İşte sonuç!
Muhalif masa yine aday için toplantı üstüne toplantı yaptı…
Ne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ne de İyi Parti lideri Meral Akşener geri adım attı… Ve ip koptu.
***
İşin buraya varacağı, Kılıçdaroğlu’nun Almanya’ya gittiği gün, Akşener’in gönlündeki aday Ekrem İmamoğlu ile Saraçhane’de yaptığı şovdan belliydi zaten.
Herkes mesajını çok açık vermişti o günlerde.
Lakin, Meral Akşener’in perşembe günü yapılan toplantıda Kılıçdaroğlu için “ortak aday” metnine imza atıp, ertesi gün masayı devirerek CHP’li belediye başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’na tarihî çağrıyla “Gelin bizim adayımız olun” diyeceğini kimse beklemiyordu.
Kartlar ilk defa bu kadar aleni açıldı.Meral Hanım’ın hayal kırıklığı, bu iki ismin kendisinin ortaya koyduğu cesareti sergileyememesi oldu, yaptığı çağrı havada kaldı.
Şimdi, dağılan masayı yeniden nasıl toparlayacaklarını konuşuyorlar.
Oysa artık vazo kırıldı…
Ne kadar tutturmaya çalışsalar, boş!
***
Türkiye’nin durumuna bakın…
Bir yanda Japon yer bilimci profesör Shinji Toda’nın ifadesiyle dünyanın karada görülmüş en büyük doğal afeti, öbür yanda acımızı unutup konuşmaya mecbur kaldığımız siyasi felaket…
“Siyasi felaket” dediysem şahsım adına çok umursadığımı düşünmeyin, ülke siyaseti için söylüyorum.
Öyle ya, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 40’lık kısmı bunlara umut bağlamış, peşlerinden gidiyor.
İktidara alternatif olarak gördükleri partiler ve liderlerin, milletçe birlik ve beraberlik içinde kenetlenmemiz gereken böylesi bir dönemde siyaset konuşması bile can acıtırken…
Hele hele bir de siyasi kavgaya tutuşmaları, kendi içlerinde bile birlik olamamaları, siyasi rant ve ihtiras peşinde koşmaları ne tuhaf şey!
Hem bu partiler, hem bu liderler, hem de bunların peşinde gidenler için üzüldüğüm şudur;
Siyasette kavga ülke ve millet için olur.
Meral Akşener’in masayı tekmeleyip isyan çağrısı yapmasının sebebi ülkemize yönelik tehditler olsaydı bugün çok farklı bir yazı kaleme alabilirdim.
Ortada böyle bir hassasiyet var mı?
Mesela “Kılıçdaroğlu bölgesel özerkliği getirmeyi arzuluyor ve bunu açık açık ilan ediyor. Ülkemizi bölme amacında olan bir adayı ben istemiyorum. Bunun yerine, böyle bir adıma tevessül etmeyecek şu adayı istiyorum” diyor mu?
Yahut “KHK’lılar üzerinden FETÖ’yü, HDP üzerinden PKK’yı yeniden başımıza bela etmeye hazırlanan birinin aday olmasını asla istemem. Onun yerine şu kişi olsun ki böyle bir tehdit oluşmasın” dediğini hiç duyduk mu?
Duymayız, çünkü dert de bu değil, amaç da…
Tek bahanesi var, o da “Sen kazanamazsın, bunlar kazanır” ısrarı.
Bu durumda anlıyoruz ki, amaçları aynı, sadece kazanacak aday ismi için aralarında maraz var.
Bu acı gerçek de yaptıklarıyla, söyledikleriyle ortada zaten…
Krizin perde arkasına dair Ankara’da konuşulan kulislere göre; Akşener aslında kendi adayını direterek ipleri daha fazla eline almayı, CHP’den partisine kayacak oranını artırmayı planlıyor ve büyük ortak olmayı hesaplıyormuş, buna karşın Kılıçdaroğlu kendi adaylığında ısrar ederek, bu geçişlerin önünü alıyormuş, partisinin oy oranını koruyormuş, falanmış filanmış…
Şu ortamda şu konuşulanlara bakar mısınız!
Bir de dışarıda bunlar üzerine konuşulanlar, yapılan hesaplar var.
İngiliz haber ajansı Reuters’ın, geçenlerde yayınladığı Hugo Dixon imzalı bir değerlendirmede “Muhalefet bloku seçimi kazanırsa Batı’nın bütün arzularını tek tek yerine getirecek” deniliyordu.
Yabancı kaynaklarda bunun gibi sayısız değerlendirme var -ki ABD Başkanı bile daha seçilmeden bunu söylemişti zaten.
Yani görünen köy, kılavuz istemiyor.
Üzücü olan, şöyle acılı bir ortamda bile bizim bunları konuşmak mecburiyetinde olmamız.
Bunları konuştuklarına ve bize konuşturduklarına göre, demek ki ne bu milletin acıları umurlarında, ne hassasiyetleri ne de beka tehditleri.
Varsa yoksa bütün dertleri seçim… Onu da kazanırlarsa yapacakları ortada!Şu hâle bak!
Gel de hepsinden tiksinme!
******************
Batuhan Ağabey’e dualarla
Tam bir yıl geçmiş veda edeli…
Koskocaman bir hüzün bırakarak ardından.
“Merhum” demeye bugün bile elimiz-dilimiz varmasa da, Rabbimizin takdiri ve hakikat bu.
Güzel Ağabey’im, gazetemizin ve medya grubumuzun eski Ankara temsilcisi Batuhan Yaşar, yokluğuna hâlen alışamasak da, artık ebedî hayatta…
Ve bugün O’nun vefatının birinci yılını doldurduğu gün.
N’olur dualarınızda Batuhan Ağabey’i de ihmal etmeyin.
Okuyacağımız Fatihalarla O’nu çok sevindirelim.