Abdüllatif Uyan

Bir gün Efendimiz "aleyhisselâm" Harem-i şerîfe geldi. Aliyyül Mürtezâ omuzunda idi. İnsanlar oturmuş, namlı pehlivânlardan bahsediyorlardı.

Hazret-i Osmân "radıyallahü anh" anlatır: Benim bir teyzem vardı. Bir gün Ona gittim. Bir kasîde yazmış.

Hazret-i Âdem Hazret-i Cibrîl'e; "Beni nereye götürürsün?" diye sordu. O da cevâben; "Halk olunduğun yere" dedi.

Hazret-i Âdem Cennete girince, kendi cinsinden bir arkadaş arzu etti. Bu arzu ile uyuduğunda Cenab-ı Hak, sol göğüs kemiğinden hazret-i Havvâ'yı yarattı.

Hak teâlâ, hazret-i Âdem'e, her eşyânın adını, her san'atı ve bütün ilimleri ve kıyamete kadar gelecek evlâdının lisânlarını öğretti.

Inönü Tekfuru bir yemek ziyâfeti vermişti. Osmân Bey de dâvetliydi. Yedi arkadaşıyla geldi. Misâfirler neş'eyle yemeklerini yerken, tekfura biri yanaştı.

Osmân Gâzi, dünyâya geldiğinde Söğüt'te Müslümanlar sevince gark oldu. Büyüyüp serpildi. Güzel ahlâkıyle tanındı.

Bir gün Server-i kâinât Efendimiz Eshâb-ı güzîne şunu anlattılar: "Rüyâmda ümmetim bana arz olundu.

Putlarda birine; "Karnım aç, bana yiyecek ver" dedim.

Hazret-i Ebû Bekr'in "radıyallahü anh" annesi Ümmül-Hayr Hâtunun doğan her oğlu vefât ederdi. Ebû Bekr hazretleri doğduğunda Onu kucağına aldı.

Bir gün, Efendimiz "aleyhisselâm", hazret-i Âişe'nin "radıyallahü anhâ" evine geldiler. Âişe vâlidemiz Resûlullahın nur cemâline bakıp gülümsedi.

İblîs'in adı Azâzil idi. Cin olarak yaratıldı.

Vaktâ ki rûh Âdem Nebî'nin bedenine girdi. Önce dimâğ hayat buldu. Arş-ı âlâya baktı. "Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlullah" yazısını gördü.

Osmân Gâzi, Ertuğrul Gâzi'nin küçük oğlu, Osmânlı devleti'nin kurucusudur. Ertuğrul Gâzi de hâlis bir mü'min idi.

Selçuklu hükümdârı Alâaddîn Keykûbât, Osmân Gâzi'nin akıl almaz hizmetlerini gördü. Taltîf için bir berat gönderdi.

Resûl-i Ekrem hazretleri, doğacak çocuğun oğlan olması için duâ buyurdu.

Hicretten yirmiüç yıl önce hazret-i Alî'nin "radıyallahü anh" vâlidesi Fâtıma Hâtun bir gece rüyâ gördü. Eline dört kılıç verdiler.

Ben cevâben; "Elbette olmaz" deyince; "Teyzen doğru söylemiş. Gel, Resûlullahın huzûr-ı şerîfine varalım. Orada îmân getir" dedi. Tam o esnâda

Hazret-i Osmân "radıyallahü anh" anlatır: İslâma gelmeden önce idi. Muhammed-ül Emîn'in, kızı Rukayye'yi Utbe'ye verdiğini işittim. Çok üzüldüm. Ve kalbimden;

Resûl-i ekrem Efendimiz bir sabâh namâzını kıldıktan sonra, mübârek arkasını mihrâba verdiler. Eshâbı güzîne