Ahmet Sırrı Arvas

Ebu Bekir Muhammed İbni Zekeriya El Râzî her ne kadar Arap olarak bilinse de Rey şehrinde doğan (864) bir Horasanlıdır. Bu dağ kasabasında uzun boylu sarı saçlı İskit Türkleri yaşar, onları Rey'in al atlıları diye anarlar...

Gölge oyunu tescilli bir Türk oyunudur ama Rumlar uyanıklık yapar, ayaküstü bir "Karagiozis ve Hacivatis" uydurur ona da sahip çıkarlar...

Aziz Valentine çoktaan unutulup gitmiştir ama Worcesterli bir kırtasiyecinin kızı efsaneyi allar pullar tez günde "New England Valentine Company"yi kurar...

Sıradan bir maceraperest, öylesine bir altın avcısı, acımasız bir katil ve hilekar bir misyoner... Dünyanın küre biçiminde olduğunu anlayabilen ender Avrupalılardan...

Fransız matematikçi sayfaları çevirdikçe ayağını bacağını toplar, düğmelerini iliklemeye başlar. Karşısında yeryüzünün bir numaralı matematikçisi durmaktadır, bu adam var ya, Avrupa'da olsa...

Robin bir gün ormanda gezerken pusuya yatan bir okçu görür, onu kaçak avlanan avcılardan biri sanır ama uzaklardan nal sesleri yaklaşınca birilerine tuzak kurduğunu anlar.

Ulu Hakan'ın aklına yıllar evvel "ben veliaht meliaht tanımam" diyen muhafız gelir ve onu Ferik (korgeneral) rütbesi ile tekrar Beşiktaş Emniyet Amiri yapar...

"Dün sabah pâdişâh-ı cihân idim, şimdi uryân kaldım; merhamet edip hâlimden ibret alın; dünyâ size dahi kalmaz; söyleyin hangi pâdişâha bu ihâneti yaptılar?.."

Genç Osman; adı üzerinde genç, fütursuz ve tecrübesizdir. Aklından geçenleri sakalının telinden sakınan Fatih gibi ihtiyatlı davranamaz. Hele güç odaklarını ciddiye almayınca...

Yayınevi sahibi Mösyö Hetzel notlara asık bir suratla göz atar, kaşının biri iner biri kalkar, "buna hikâye katmadıkça beş para etmez" der, noktayı koyar...

Bazıları zaman zaman kampanyalar başlatır. Bazı gazete ve televizyonlar o konuda aynı haberlere yorumlara yer verir. Sanki hepsi aynı elden çıkmış gibi...

İnsanların büyüklüğünü ölçmek için kullandıkları bütün mikyaslarla ölçülsün. Acaba O'ndan (Muhammed Aleyhisselam'dan) daha büyük bir kimse var mıdır? Olamaz!

Picasso komünisttir ama emeğe saygı duymaz, zengindir ama cimrilikten kurtulamaz, kadınları köle gibi kullanır, gözyaşlarına bakmaz!..

Çaka Bey İzmir tersanelerinde yaptırdığı teknelerle 40 parçalık bir donanma kurar. Leventler yenilmez denilen Bizans donanmasını yener, alınmaz denilen Midilli'yi alırlar...

Babasını "Dragula" (ejder) adıyla anan Romanyalılar, Prens Vlad'a Dracula (şeytan) adını takarlar. Ona, Ulahlar "Çpelpuç" (katil), Macarlar ise "Çepel" (cellat) adını yakıştırırlar.

Mançalı Don Kişot bir sabah kalkar, paslı zırhını giyer, berber leğenini kafasına takar, sevgili atı Rossinante'ye biner ve köhne dünyayı kötülüklerden kurtarmak üzere yola çıkar...

Cervantes dışarıda bulamadığı zamanı mahpus damlarında bulur. Sevilla Cezaevi'nde bir romana yıllar ayırabilme gibi bir lüksü olur...

Dr. King genç siyahların vitrinleri kırmasına, yangın çıkarmasına ve yağma yapmasına mani olamayınca derin devlet onun için "artistik bir final" hazırlar...

Bulgarlar okkasını üç kuruşa aldıkları 1.5 milyon civarındaki belgeyi Türklerden uzak tutar, üç milyon lira da versen yanına yaklaştırmazlar...

Nuaym ibn-i Mes'ud es-Sakafî "ben gasp edilen bir hak ya da tecavüze uğrayan bir ırz için mi buradayım" diye sorar. "Hayır... Öyleyse bunlarla ne işim var?"