Behçet Fakihoğlu

Tarım ve Köyişleri Bakanı'nın dikkatine; 2004 yılında yurt dışından ithal edilen mallara ödediğimiz para 97 milyar dolardır.

Sağlıkta ilaç sarfiyatının son zamanlarda arttığı haberleri dikkat çekici. Annem, babam da dahil olmak üzere, insanlarımız hastalandıkları zaman doktor doktor gezerler. Her doktorun yazdığı ilacı da alırlar. Daha tedavileri bitmeden başka doktorlara gider, onların da ilaçlarını alır, tedaviyi yarım yamalak yaparlar.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na; Ben ve eşim 25 yıl Almanya'da çalıştıktan sonra emekli olarak ülkemize döndük.Tabii ki bu geçen yıllar sağlığımızdan da çok şeyler alıp götürdü. Eşim, üzerinize sağlık, kanser rahatsızlığını geçirdi. Ben de beyin travması geçirdim. Anlayacağınız, oraya sağlıklı gittik. (Giderken Alman hükümeti dişimizin bile sağlıklı olup olmadığını kontrol ederek aldı.) Ama işte böyle anlattığım gibi döndük.

5035 Sayılı kanunun 21. maddesiyle başlığıyla birlikte değişen ve 2004 yılında yürürlüğe giren yasa gereği; yat, kotra ve her türlü motorlu teknelerin vergi altına alınması, amatör balıkçılara da vergi sınırlaması getiriyor. Yat, kotra ve her türlü motorlu teknelerden vergi alınmasını öngören kanun sebebiyle, Bartın başta olmak üzere, Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz'deki amatör balıkçı tekneleri vergi kaydı altına girecek.

Milli Eğitim Bakanlığı'na; Yaz Kur'an-ı Kerim Kursları'na ve din derslerine neden gereken önem verilmiyor? Çocuklarımız neredeyse konuşmaya başlayınca bir yabancı dili de öğrenmeleri için çırpınıyoruz. Zaten Bakanlık da İlköğretim okullarının daha ilk sınıflarından itibaren yabancı dilin öğretilmesi için planlar yapmış.

Ocak 2005'te çıkarılan bir yasa ile, SSK'dan yaşlılık aylığı alanların devlet kurumlarında kadrolu çalışmaları kanuna aykırı hale getirilmiştir.

Başbakanlık Makamı'na ve TOKİ Başkanlığı'na; Dar gelirlilerin konut ihtiyacını karşılamak amacıyla başlatılan proje için büyük talep geldi. Konut sayısının oldukça sınırlı sayıda olması, gerçek ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesinde güçlüklerin olacağı ve adil bir dağıtımın olmayacağı şüphesini uyandırdı.

"Karadeniz'de kanser neden var?" sorusunun araştırılması elbette önemlidir. Ancak; insanımızın bu hastalıktan bir an önce nasıl kurtarılacağını araştırmak ve tedaviye başlamak daha önemli değil midir sizce? Sadece hesap sormak insanımızın hayatlarını kurtarmaya yetmez. Belki tedavilerin başlamasından önceki bir adımdır, ancak zaman kaybetmeden "nasıl kurtarırız"ı aramak lazım.

Şile ilçesi Kervansaray köyü sınırları içinde olan, zilliyetimdeki 2/B orman parselinin sınırlarının gösterilmesi için, Şile'deki Orman Bölge Müdürlüğü'ne başvurdum.

Sağlık Ocağı'ndaki hekimler tükenmişlik sendromu yaşamaktadır. Sağlık Ocağı'ndaki doktorlar olarak hastaya bakmak, onları sağlıklarına kavuşturmak bizim görevimiz. Ama görevini hakkıyla yapan birinci basamak hekimlerine emeklerinin karşılığını vermek gerekmez mi?

Bütün kamu kuruluşlarında 70 milyon insanımızın eşit miktarda hakkı vardır. Telekom, Türk Hava Yolları ya da başka devlet kuruluşlarında milyonlarca işsiz veya asgari ücretlinin de eşit oranda pay sahibi olduğu unutulmamalı.

Karadeniz Bölgesi'nde kanser vakalarında patlama yaşandığı, bunun da Çernobil faciasından kaynaklandığı iddiaları bölgede yaşayan vatandaşları büyük bir tedirginliğe itmiş bulunmakta.

Eşim SSK emeklisi. Ben astım bronşiti olan bir hastayım. Sağlık Ocağı'nda görevli hekim hastalığımla ilgili ilaçlar yazdığında, bunu eczaneden alamıyorum. Hastaneye gidip muayene olmam, orada yazdırmam gerekiyor.

Ben bir hastanede uzman doktor olarak çalışmaktayım. Günde 80-100 hastaya bakıyorum. Bu hastaların %90-95'i birinci basamak hekimleri yani pratisyen hekimler tarafından çok rahat bir şekilde teşhis ve tedavi edilebilir. 6 yıllık Tıp Fakültesini okumuş, mesleğinde yıllarını geçirmiş bu hekim grubuna her nedense maddi ve manevi yönden gereken destek verilmiyor. Sağlık Bakanlığı bu hekim grubuna gereken önemi vermeden hastanedeki kuyruklar bitirilemez.

Belediyeler projeleri hazırlarken hangi kıstasları ön plana çıkarırlar, pek anlamıyorum. Belki fazlasını da düşünüyorlar, ama bazı projeleri görünce pek de öyle olmadığı anlaşılıyor.

Bakanlar Kurulu'nun 2005/8801 sayılı kararıyla, hacı adaylarının organizeler arasında tercih ve seçme hakkına kısıtlama getirildi.

Yüksek Öğretim Kurumu, Meslek Liselerinden mezun olan gençlerin üniversiteye girişini engelleme anlamı taşıyan "Katsayı" uygulamasını değiştirmeyeceğini açıkladı. İktidarın, Milli Eğitim Bakanı'nın, birçok eğitimcinin, bazı muhalefet partilerinin ısrarları, YÖK'ü bu ısrarından vazgeçiremedi.

Yapılmış bazı düzenlemeler ve bunların uygulaması vatandaşı mağdur etmektedir. Bürokratların hatalı telkinleri sonucu mevzuatımıza girmiş ve ısrarla korunan bu uygulamalardan yakasını kurtarmak da pek mümkün değil.

Daha önceki bir yazımda, Elazığ'ın da teşvik kapsamına alınması gerektiğini ve bu ilin havaalanının ihtiyaca cevap veremediğini belirtmiştim.

22.06.1935 tarih ve 2804 sayılı yasayla kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) 70 yaşına bastı. Ülkemiz jeolojisinin aydınlatılmasında, çeşitli ölçekli ve amaçlı jeoloji haritalarının yapımı ve kullanıma sunulmasında, yeraltı kaynaklarımızın ortaya çıkarılarak ekonomiye kazandırılmasında, afetlere yol açan jeolojik faktörlerin belirlenmesinde, bu konularda ihtiyaç duyulan teknik elemanların yetiştirilmesinde görev üstlenmiş ve bu görevleri yerine getirmiş olan MTA saygın bir kurum olarak haklı bir isim yapmıştır.