Kemal Belgin

Beşiktaş ile Ankaragücü’nün dün akşamki maçında her iki takım adına da forma giyen yeniler vardı.

Beşiktaş sezon başından bu yana kadrosuna 10 civarında takviye yaptı. İstenilen olmayınca teknik direktör Valerien Ismael ile de yolları ayırdı.

Malum acımız sebebiyle verilen 20 gün aradan sonra Kadıköy’deki buluşmada F.Bahçe açık ve net olarak âdeta lige yeniden ısınma idmanı yaptı. 

On yıl geçti be... Koca Enver Ağabey’i kaybedeli... Ben meslek hayatımda iki patrona “Ağabey” diye hitap ederdim. Kemal Ilıcak ve Enver Ören...

Depremin acısı kolay kolay geçmez. Allah kalanlara sabır, kaybettiklerimize de rahmet eylesin.

Başlık şaşırtmış olabilir. Ama koca Türkiye’de depremde yıkılmaz olan bir bina var. Nerede mi? Topkapı’dan çıkın Bakırköy’e doğru ve Cevizlibağ’da durun. Üst geçitten geçip otobüs durağının arkasına yönelin ve oradaki büyük beyaz binaya giriniz.

Değerli okurlar; geçtiğimiz salı günü ekranları şöyle bir dolaşayım dedim. Ve de muhalefetin borazanı yukarıda ismi geçen ekrana takıldım. Programı sunan dünya güzeli (!) spiker yanına da yorumcu gibi birini almış ve de nerede ise yüreğimizi yakan depremi iktidara yüklemeye çalışıyor.

Kim kazanır, kim kaybeder böyle iki rakibin karşılaşmasında sonuç beni hiç ilgilendirmiyordu. Ama ilgilendiren tabii bir şey vardı; o da bu hava şartlarında oynanacak oyunda tarafların nasıl mücadele edecekleri…

Ben uzun zamandan beri bizim ligde zirve yarışı olsun, aşağıdan kurtulma gayreti olsun bu kadar çok karşılıklı elde edilmiş gol pozisyonunu pek hatırlamıyorum.

Alanyaspor, Beşiktaş’a karşı direnebildiği kadar direndi, hem de kenardaki teknik direktörünün zaaflarına rağmen. Ama bir penaltısını da VAR’dan yediler. Maçın hakemi Yaşar Kemal Uğurlu idi. Yani en öndeki hakemimiz...

Beşiktaş, dün akşamki maça benim görüşlerime göre 10 kişi başladı. Zaten ilk yarı sona erdiğinde de bu görüşüm öylesine kuvvet kazanmıştı ki, Şenol Hoca Aboubakar’ı soyunma odasında bıraktı.

Önce Kasımpaşa’nın teknik direktörü pozisyonundaki Selçuk kardeşime iki satır yazayım. Geçtiğimiz hafta perşembe günkü köşemde Selçuk kardeşimin bu teknik adam sevdasından vazgeçip, kulübün başka bir futbol işine girmesini önermiştim. Üzülerek yazmıştım ama dün akşam beni mahcup etmedi!

Türkiye Kupası’nda çeyrek finale kalan sekiz takım geçtiğimiz hafta arası maçları sonucunda ortaya çıktı. Favoriler arasında sadece Beşiktaş bu grubun dışında kaldı. Eh Şenol Hoca, Cenk’i ancak ikinci yarıda oyuna sokunca ve de tuhaf tuhaf değişiklikler yapınca... Bu arada “Üç Büyük” firma son sekize kaldılar ama çok ciddi sıkıntılar çektiler...

Fenerbahçe kazandı kazanmasına ama Portekizli teknik adam sahaya sürdüğü kadro ve değişiklikleriyle rakibe ‘gel de beni yen’ davetiyesi çıkarır gibiydi

Beşiktaş, Konya’da talihsiz bir gol yiyerek başladığı maçı son saniyede attığı golle 2-1 kazandı. Bizim genç takımın hocası Suat Baba derdi ki, “Son düdük çalmadan maç bitmez...” Ne kadar haklı imiş değil mi? Peki, Beşiktaş’ı yenilgiden beraberliğe çıkaran Cenk Tosun uzatmada, yani maç biterken oyundan çıkar mı Şenol Hoca? Hani öne geçmiş isen tamam da... Daha önce yaptığı iki değişiklik de beni şaşırtmadı değil... Acaba Konya’da sert esen bir rüzgâr mı vardı ki, Hoca’nın başı döndü?

F.Bahçe, G.Saray yenilgisinden sonra G.Antep gibi kendi sahasında iyi oyuncuları olan, oyunu da kurduğu zaman etkili görüntü sergileyen bir rakip bulacaktı. 

Galatasaray, Fenerbahçe galibiyetinin gazıyla ve de kendi sahasına çektiği 43 bin taraftarıyla Hatayspor karşısında kime sorsanız rahat ve farklı galibiyet alır derdi.

Selçuk İnan baktım Kasımpaşa’nın teknik direktörü olarak sahaya çıktı. Hani şu Trabzon’da, sonra da Galatasaray ve de millî takımda efsaneleşen futbolcu... Bence bu değerli ismin asıl yeri o kulübün genel menajeri, futbol şubesi baş sorumlusu olmalı...

Kadro açıklandı baktım, F.Bahçe’nin -benimle birlikte Ömer Üründül hariç- spor medyası tarafından ‘Futbolun profesörü’ diye ilan ettiği Jorge Jesus, G.Saray’a karşı da üçlü savunmayla oynamaya kalkıyordu.

Yukarıda ismi yazılı bir kuruluş varmış... Bu kuruluş Yılın Futbol Oscar’larını dağıtmış, yani seçmiş... Ve de geçtiğimiz yılın en iyi kulüp televizyonu olarak da FB TV’yi seçmiş... Bu kuruluşun sahibi mi, yoksa nesi ise acaba Fenerbahçeli mi? Çünkü kaybedilmiş bir maçı tekrar etmeyen, böyle bir müsabakanın mini bir oturumuna bile izin vermeyen bir televizyon böyle ödüle nasıl layık görülür?