Ömer Söztutan

Telefon faturalarında yeni kampanya şu; Mesleğe göre tarife... Şöyle olacak galiba; * Gazetecilere: Taşra ve İstanbul'a ayrı fatura... * Siyasetçilere: Susunca kontör yazacak fatura... * Doktorlara: Nabza göre fatura... * Taksicilere: Gece ve gündüz tarifeli fatura... * Mezarcılara: Sen konuş kimse ödemesin... * Hakemlere: 9 metre 15 santimlik fatura... * Futbolculara: Cezalı fatura... * Avukata: Karşıdan ödemeli fatura... * İtfaiyecilere: Hortumcu kuruluştan fatura... * Mankenlere: Ekstra large fatura...

Olacağı buydu... TSE bana da standart koydu... Gelen mektubu aynen yazıyorum; "Ömer Bey, görülen lüzum üzerine yazılarınızı aşağıdaki maddelere uygun olarak düzenlemenizi rica ederiz; *Esprilerin kalitesinde sürekliliğin sağlanması ve gün ayrımı yapılmaması... *Okuyucuya daha sık ve çok yer verilmesi, onlarla bütünleşilmesi... *Siyasi, sanat ve spor olaylarında daha ciddi yazıların yer alması, hepten cıvıtılmaması... *Yazıların basılmadan önce birkaç kişi üzerinde denenmesi ve tepkilerin görülmesi... *Çeşitli anketlerle elde edilen sonuçların istatistiksel yöntemlerle değerlendirilmesi. *Sürekli yanında not alabileceği yardımcı gereçleri bulundurması, unuttuğu yazı için sonradan pişman olmaması... *Beden sağlığının, yaptığı işin ağırlığına göre uygun olması...

-Ebru Gündeş, kendisini mayolu çeken gazeteciye bir milyon dolar veriyor... ... -Alişan sevgilisi ile yakalayan gazeteciye beş milyon dolar veriyor... ... Ben de gazeteciyi zengin etme işine girdim... Bunları yapın, köşeyi dönün arkadaşlar:

Normal düğün: Düğün salonu fotoğrafçısına dünyanın parasını verirsiniz... Başbakan düğünü: Gazetecileri sokmazsınız fotoğraf çekmesin diye... ... Normal düğün: Biraz takı gelsin de belimizi doğrultalım dersiniz... Başbakan düğünü: Takı töreni olursa üç gün sürer diye kabul etmezsiniz...

Para üstü aldım ve cebime götürmeden sayarken şu satırlarla karşılaştım; "Merhaba güzel kız... Her gün senin için bu büfeden alış veriş yapıyorum... Beni arar mısın... 865...." Kıza geri uzattım ve "Burada size bir not var, bana başka verin" dedim... Değiştirdi... Uzun zaman olmuştu para üstünde yazı görmeyeli... "Bir sonraki yazımın konusu "unutkanlık", ama ben bu konu ile ilgili hatırladığım "para üstü yazılarını" yazayım;

Bazılarında "kansızlık" olur, bende "kinsizlik" var... Bir olaya, bir kişiye, bir kuruma, bir kuruluşa kızdığım zaman, 5 dakika sonra yumuşayıp, unutuyorum... Bundan sonra not alıp, kimseyi affetmemeye karar verdim... Kimseyi ama... Her ay son ödeme tarihi 28 olan telefon faturasından dolayı Türk Telekom'u...

* AT SAHİBİNE GÖRE KİŞNER (Demektir ki bazı atların sahibiyle de muhatap olmaya değmez...) * AT ÖLÜR MEYDAN KALIR, YİĞİT ÖLÜR ŞAN KALIR (At gündemden düşer, kaset bile yapamaz... Ama yiğit öyle mi?...)

Aradan 24 yıl geçtikten sonra Tayyip Erdoğan'ın, eşi Emine Erdoğan'a yaptığı evlilik teklifi gündeme geldi... "-Sizinle evlenmeyi arzu ediyorum... Düşünceniz nedir' dedim, Emine hanım zaten hazırdı, kabul etti..." Ece Erken bu teklifi "Çok romantik" buldu... Diğerleri nasıldı acaba; ¥ Bülent Ecevit "-Rahşan Hanım, benimle evlenir misiniz?... Sizi ilk gördüğüm günden beri gözüm ve kalbim tıp tıp atıyor da..."

Amerika'da bir ilkokul... Öğretmen çocuklara ev ödevi olarak "Ders alınacak bir hikaye" yazmalarını ve ertesi gün bunu sınıfta okuyacaklarını söylemiş... Ertesi gün gelmiş ve çocuklar hikayelerini anlatmaya başlamış... İlk sırada küçük Suzi varmış, başlamış anlatmaya; "-Bizim çiftliğimiz var... Bir gün babamla yumurtaları topladık, bir sepete koyduk... Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtaların hepsi kırıldı..." -Güzeeel... Peki bu hikayeden alınacak ders nedir?... "-Bütün yumurtaları aynı sepete koyma..." -Aferim çok güzel... Lily sıra sende... Küçük Lily tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış; "-Bizim de bir çiftliğimiz var... Babam yumurtalardan civciv çıkması için onları kuluçka makinesine koyar... Geçen hafta 12 yumurta koydu, 12 civciv olacağını sanıyordu, ama sadece 8 civciv çıktı..." -Eveeet... Peki burdan alınacak ders nedir?... "-Yumurtadan çıkmamış tavukları sayma..." -Aferim bu da çok güzel... Billy sıra sende... Küçük Billy tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış; "-Amcam Ted, Irak savaşına katılmıştı... Uzaktan kumanda ile binlerce insanı üldürdü, ülkeye girmeden savaşı kazandı... Ancak bir noktadan sonra yakından savaşması icap etti... Tank, makinalı tüfek, silah ve kasaturalarla savaşırken arkadaşları öldü, kendi de ağır yaralar aldı..." -Eee... "-Şimdi Irak'ta biran önce kurtarılmayı bekliyor..." -Böyle korkunç bir hikeyeden alınacak ders ne olabilir?... "-Muhtaç olduğun insanların başına çuval örmeyeceksin..."

Çaycıya -Bir kere en başta, "Kazan kaynamadı", "Ocağı kapattım", "Temizlik yapacağım" gibi şeyler olmayacak... Biz "standartımız bitti" diyor muyuz?... -Hiçbir çaycı tepsiyle içeriye girerken, "Çaylarrrrr" diye taklit yapacağım diye, bardaklara tükürük saçmayacak...

Rüşvet alırken yakalanan polisin yuttuğu 5 milyonluk banknot, mide filminde çıktı... İşte diğer mide filmleri; ¥ Tayyip Erdoğan Ne olduğu belli olmayan birsürü şeyin arasında, "USA" yazılı çuval çıktı... En çok onu hazmedemediği belli oldu... ¥ Abdullah Gül Herkes tezkere ile ilgili birşeyler çıkacağını zannetti, ancak mide filmi boş çıktı... Meğer tezkere olayını kendine yedirememiş...

Avrupa Birliği ülkelerinin bulunduğu gemide Teğmen Werhaugen, Yurtiçi Kargo ile kendisine gelen dokuzuncu paketi açıyor... Bir video kaseti olduğunu görünce, kamarasına giriyor... Kaseti videoya yerleştirip "play" tuşuna bastığı anda içeriye Amiral Berlusconi giriyor... Düğmeye basmış bulunuyor ve birlikte görüntüyü izliyorlar...

Efendim gazetecilik gün geçtikçe gelişiyor... Eskiden sadece ekonomi, spor, istihbarat gibi muhabirlikler vardı... Yeni gazeteci tipleri türedi... Şöyle; Selülit muhabiri Selülit muhabirliği; kendi içinde "estetik, botox, yağ aldırma, burun kılı operasyonu" gibi dallara bölünür... Kolay bir iş gibi görünür ama bir kişinin üzerine birkaç kişi görevlendirilmelidir... Biri "Açıldı" diyecek, diğeri "Hangisi" diye soracak, öbürü "Gülben" eşgal verecek, biri de çekecek... Diyor ve güneşin kavurduğu sahil muhabirlerine geçiyoruz...

Tek kelimelik röportajlar vardır... "Ney neyi çağrıştırıyor" türünden... "Para" diye sorarsınız, "Gerekli" der... "Anne" dersiniz, "Onsuz olmaz"... Hatırladınız değil mi?... İşte ondan yaptık bugün;

Tek kelimelik röportajlar vardır... "Ney neyi çağrıştırıyor" türünden... "Para" diye sorarsınız, "Gerekli" der... "Anne" dersiniz, "Onsuz olmaz"... Hatırladınız değil mi?... İşte ondan yaptık bugün;

 Amerika bize önümüzdeki aya kadar birkaç "müttefik kazığı" daha atacak, topluca özür dileyecek...  Rafet El Roman Almanya'dan dönecek ve kaset yapacak... Korsan kaset ve sevgililere savaş açacak...

Sizce de ÖSS'de "Sıfır Hata" ile birinci olan çocuğu fazla büyütmediler mi?... Bizim hayatımız sıfır hatalı birinciliklerle dolu; ne bir yurtdışı eğitimi, ne bir bakanlık, ne bir gazete sahip çıktı... Ben bu çifte standarda karşıyım sadece... Bakın; hak vereceksiniz; ... (Yer; Vatan Caddesi'ndeki Lunapark...) -Elek kenarı gibi dört halkayı ördeğin kafasına kolye gibi dizip, sıfır hata ile fotoğraf makinası kazanma başarısı...

Sıyrıldım, derilerinden yalanların; yılanların derilerinden sıyrıldığı gibi... Geride kaldı her şey, dün gibi... Ama gün gibi âşikardı; seni sevdiğim...

Efendim, her gazete üniversiteye hazırlık testi verir... Bunlar da bir amme hizmeti olarak DMS (Devlet Memurluğu Sınavı) hazırlama testi... İşiniz rast gelsin; 1-450 milyon lira maaş alan bir memur, 250 milyonu kira, 100 milyonu elektirik-su, 100 milyonu ulaşım için verirse ne yer ne içer?... a) Kredi kartında biriken chip paralardan yer içer... b) Saksılarda domates-biber yetiştirir... c) Güneşle beslenen adama faks çeker, mail yollar... d) Sapan yapar kuş vurur, afiyetle yer içer...

Türk Dil Kurumu, Türkçe'yi yabancı kelimelerden arındırmaya devam ediyor... Son olarak, magazin terimlerinin ağırlıkta olduğu birkaç kelimeye karşılık bulmuşlar...