İbrâhim Edhem hazretleri, bir gün abdest almak için bir kuyu başına gidip, sarkıttı kovasını. Geriye çektiğinde çok şaşırdı. Zira kova "Gümüş"le doluydu. Hemen geri döküp, tekrar daldırdı. Çektiğinde, "Altın" doluydu bu defa da. Üzülüp, boşalttı onu da. Üçüncü defa daldırdı kovayı. Mübarek "Su" beklerken, bu sefer de "Mücevher" çıkmasın mı? Ellerini açıp; - Yâ Rabbî, isteğim bunlar değil. Abdest almak için bir miktar su istiyorum, diye yalvardı. Dördüncüde "Su" çıktı nihayet. Sevinip şükretti. Tatlılarından getir! Bu zat, bir zenginin bağında bekçilik yapıyordu. Bağ sâhibi, bir gün Onu çağırıp; - Bana biraz nar getir, dedi. Ama tatlılarından olsun. - Peki efendim! dedi. Ve bir tabak nar toplayıp götürdü. Ancak memnun olmadı efendisi: - Bunların hepsi ekşi. Kaç senedir şu bağı bekliyorsun. Hâlâ tatlısını ekşisinden ayıramıyorsun? O, boynunu büküp; - Efendim, tatmadığım şeyin tatlısını ekşisini nereden bileyim, dedi. Adam şaşkın bir halde; - Senin şu ihlâsına bakınca, "Sen İbrâhim Edhem''sin" diyesim geliyor, dedi. O, hiç cevap vermedi. Tanımasınlar diye terk etti o yeri. Melek kovulur mu? Bir gün de nasîhat isteyen bir gence; - Ölüm meleği rûhunu almaya gelirse, kov gitsin! buyurdu. Delikanlı şaşırdı: - Nasıl olur efendim? Melek kovulur mu? Buyurdu ki: - Öyleyse şimdiden "Ölüm"e hazırlan. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com

