15 Temmuz: Totaliter sadakatin bir ürünü

Sesli Dinle
A -
A +

15 Temmuz darbe teşebbüsü yedinci yılını doldurdu. Bu vahim ve tarihî hadiseyi ne yazık ki henüz her yönüyle tahlil masasına yatırabilmiş değiliz. Diğer taraftan darbe teşebbüsünün faili olan ve kısaca FETÖ adı verilen yapılanmayla hesaplaşma da henüz bitmedi ve defter kapatılmadı. Bir uluslararası yapılanma olan FETÖ ile mücadele sürüyor.

 

FETÖ olayını ve hassaten 15 Temmuz darbe teşebbüsünü anlamak ve açıklamak için kullanılabilecek yaklaşımlardan biri kanaatimce iki sadakat türü arasındaki bir çatışma olabilir. Bir yanda “totaliter sadakat” diğer tarafta “siyasal sadakat” veya “siyasal itaat yükümlülüğü” çatışması. FETÖ totaliter sadakatin siyasal itaat yükümlülüğüne ağır basmasının, daha doğrusu onu tamamen yok etmesinin bir ürünü olarak doğdu…

 

Totaliter sadakat kolektif gruplarda görülen ve gruba üye olmuş bireyin hayatını tümüyle ve her yanıyla kuşatan bir sadakat türü. Bu sadakat biçiminin hüküm sürdüğü gruplarda yer alan kimseler gruba mutlak itaat anlayışına göre yaşar. Hayatının her şeyini grubun emir komuta zincirine uydurur. Burada esas olan grubun emirlerine itaattir. Siyasal itaat yükümlülüğü ise liberal demokrasilerde bir taraftan vatandaşların seçilmiş otoritenin aldığı meşru kararlara uyma mükellefiyeti ve diğer taraftan da kamu görevi yapan kimselerin görevleri esnasında kamu hiyerarşisindeki emir komuta zincirleri içinde hareket etme yükümlülüğüdür.

 

Totaliter sadakat dinî ve ladinî-seküler gruplarda boy gösterebilir. Örneğin sert bir dinî cemaat veya yapılanma veya bir Marksist-Leninist örgüt bu bakımdan benzer özellikler sergileyebilir. 15 Temmuz’da FETÖ’de egemen totaliter sadakat siyasal itaat yükümlülüğüne ağır bastı ve bu yüzden özellikle ordu ve polis içinde kamu görevlisi olarak çalışan -veya çalıştığı zannedilen- kimseler seçilmiş meşru kamu otoritesine karşı bir isyan hareketi başlattı.

 

FETÖ dinî veya dinî görünümlü, dinî bir üslup kullanan bir yapılanma olarak doğdu ve yaşadı. Grup içinde "ölü gibi" itaat geçerliydi. Bu tür bir itaat örneğin ünlü Katolik hareketi olan Cizvitlerde de vardı. Grup üyelerini maddeten ve manen kendisine borçlu hâle getirmekteydi. Okullara girişlerinden meslek seçimlerine, kiminle evleneceklerinden nerede yaşayacaklarına kadar her konuda karar verebilmekteydi. FETÖ grubun selameti için kendi nazarlarında küçük aslında ise büyük olan adaletsizlikler işleyebilmekteydi. Büyük adalet adına küçük adaletsizliklerin yapılmasını meşru ve makul görmekteydi.

 

Meselâ, 15 Temmuz’da ağır silahlarla insanlara ateş açanlar da kendilerine ateş açılanlar da Müslümandı. Müslüman Müslümanı öldürdü, çünkü öldürülenlerin de öldürenlerin de Hakkın rızasını alacaklarına ve cennete gideceklerine dair "fetva" almışlardı! Böyle bir fetvanın temel insani değerleri altüst etmesi FETÖ için sıradan bir olaydı. Bu anlayış FETÖ’yü âdeta bir suç makinasına çevirdi. Bunun farkına varılamaması bu yapılanmanın esas itibarıyla devlet içine gömülü olması yüzündendi.

 

FETÖ ile mücadele sürüyor ama asıl problemin totaliter sadakat anlayışı olduğunun ne kadar farkındayız? Türkiye bir kolektiviteler ülkesi olarak dinî ve seküler içerikli totaliter sadakat üretmeye çok yatkın. Bu tür bir sadakat türünün hüküm sürdüğü ve kendi doğrularını topluma dayatma arayışı içinde olan birçok grup var. Yani problem özünde kültürel. Bu problem sadece adlî veya idarî tedbirlerle çözülemez. Türkiye totaliter sadakat kültürünü geriletemediği müddetçe yeni darbe veya vesayet girişimleriyle karşılaşabilir. Dilerim 15 Temmuz bu problemin görülmesine ve özellikle akademik çevrelerde ele alınmasına vesile olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.