Cuntacılık ve CHP

A -
A +

CHP Genel Başkanı Özgür Özel son zamanlarda yaptığı konuşmalarda hükûmeti cuntacılık yapmakla ve Erdoğan’ı cunta başı olmakla suçlamakta. Buna gerekçe olarak da İBB eski Belediye Başkanı İmamoğlu’nun yolsuzluk yaptığı iddiasıyla tutuklanmasını ve terör örgütüyle iş birliği yaptığı iddiasıyla yargılanmasını göstermekte. Özel, ikazlara ve hakkında tazminat davaları açılmasına rağmen, bu tavrını ısrarla sürdürmekte. Bu, ister istemez, cuntacılığın ne olduğuna ve AK Parti’nin mi yoksa CHP’nin mi cuntacılığa daha yakın olduğuna bakmayı gerektirmekte.

 

Sözlükler cuntayı “Bir ülkede yönetime silah zoruyla el koyan ve genellikle askerlerden oluşan kurul” olarak tanımlıyor. Cuntacılığın karşılığı olarak ise “Cuntacı olma durumu” veriliyor. Kavramın Batı dillerinden, özellikle İspanyolcadan Türkçeye geçtiğine işaret ediliyor. Kelimenin Latince ‘iuncta’ sözcüğünden evrildiğine dikkat çekiliyor. İspanya Bağımsızlık Savaşı (1808-1814) sırasında kurulan ‘devrimci komiteler’ (juntas revolucionarias) nedeniyle siyasi anlam kazandığı, 20. yüzyılda Latin Amerika ülkelerinde kurulan askerî ve sivil devrim komiteleri için de kullanıldığı belirtiliyor.

 

Bütün bunlara dayanarak cuntayı ve cuntacılığı sanırım şöyle tanımlayabilir ve tarif edebiliriz: Bir ülkede siyasi yönetimin halktan değil silahtan kaynaklanması. Elinde silah bulunan güçlerin ülkeye hâkim olduğu yönetim durumu. Demokratik seçimlerle göreve gelmiş siyasi iktidarın genellikle askerler tarafından gerçekleştirilen darbelerle işbaşından uzaklaştırılması ve iktidarın askerlerin elinde olması veya onların gözetim ve denetiminde olan sivil görünümlü bir grubun eline geçmesi ve onun tarafından kullanılması.  

 

Bu çerçeveden bakıldığında cuntacılığın Türkiye’ye çok yabancı olmadığı söylenebilir. Gerçekten, Türkiye tarihinin önemli bir bölümü cuntalarla ve cuntacılarla doludur. Ancak, bana öyle geliyor ki, Özel’in gösterdiği adres yanlış.

 

Yukarda yapılan açıklamalar ışığında Türkiye’nin tek parti diktatörlüğü dönemi en uzun cunta dönemimiz sayılabilir. Tek parti diktatörlüğü zamanında siyasi iktidarın halkla doğrudan bir bağı yoktu. Kendi kendisini seçen bir siyasi iktidar vardı. Ona bir şekilde karşı çıkanları ve muhalefet etmeye kalkışanları da gerek silahlı baskı gerekse şeflere bağlı yargı yoluyla tasfiye eden bir rejim işbaşındaydı. Dolayısıyla, CHP’nin tarihinin kendilerinin öve öve bitiremedikleri ve ülkedeki bütün iyiliklerin kaynağı saydıkları dönemi tam bir cuntacılık dönemi olarak görülebilir. Demokrasiden ve demokratik gerekliliklerden habersiz bazı tiplerin övgüde ve yüceltmede hızını alamayıp tek parti cumhuriyeti döneminde demokrasi kuruldu şeklindeki komik iddialar ileri sürmesine rağmen söz konusu dönem daha önce var olan hak ve hürriyetlerin ve siyasal çoğulluğun ortadan kaldırıldığı ve bir cuntanın egemen olduğu döneme tekabül etmektedir.

 

Ne var ki CHP cuntacılığı demokrasiye geçilmesiyle ortadan kalkmadı. Can çıkmayınca huy çıkmaz misali, ülkede yapılan hemen hemen tüm darbelerde CHP sivil görünümlü aktör olarak ya darbelere ortaktı ya da darbeciler ve cuntacılar CHP ideolojisi adına hareket etti. Hatta 1963’te CHP’nin başını çektiği bir hükûmet 1960 darbesini Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kabul ve ilan etti ve bu sözde bayram yaklaşık yirmi yıl boyunca kutlandı.

 

Bana öyle geliyor ki CHP’nin AK Parti’yi cuntacılıkla ve Erdoğan’ı cunta başı olmakla itham etmesi gerçekten çok komik ve gerçek dışı bir durum. Cuntacılık merkez sağdan ve AK Parti’den ziyade geçmişi, tarihi, ideolojisi, topluma bakışı, hak ve hürriyetlere karşı tavrı ve demokratik sonuçlara ve uygulamalara hazımsızlığıyla CHP’ye uymakta.

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.