Köpekperestlerle akla ve mantığa uygun ve sonuç verici bir tartışma yapmak ne yazık ki imkânsız. En azından ben kendi çevremde ve dolaştığım sosyal medya platformlarında böyle bir tartışma yapma vasfına ve entelektüel gücüne sahip birilerini pek göremedim. Köpekperestlerin argüman diye öne sürdükleri çoğu zaman ya kendileri gibi düşünmeyen ve davranmayan insanlara yönelik vicdansızlık, merhametsizlik, canlar arasında gereksiz yere ayrım yapma suçlamaları ya da haksız ve gayrimeşru insan-hayvan karşılaştırmaları...
Bu çerçevede ileri sürdükleri temel görüşlerden biri, insanlara sadece köpeklerin zarar vermediği... İnsanların diğer insanlara karşı saldırgan olabildiği, çocukların öldürülebildiği, çocuk kaçıranların ve tecavüzcülerin hayatı çocuklar için tehlikeli hâle getirdiği... Bu iddianın tamamen temelsiz olduğu elbette söylenemez. Gerçekten, insanlar diğer insanlara, ne yazık ki, zarar verebiliyor. Bu zararlar belki azaltılabilir ama hiçbir surette sıfırlanamaz. Dünyanın bir bakıma düzeni bu. Şimdiye kadar böyle olduğu ve bundan sonra da böyle olmaya devam edeceği tartışılmaz bir gerçek.
Mamafih, diğer insanlara zarar veren insanlarla insanlara zarar veren sahipsiz sokak köpekleri kıyaslaması ne makul ne de meşru. Her şeyden önce insanlar ağırlıklı olarak ahlâk ve hukuk kuralları da ihtiva eden ve bazı yönlerden onlar tarafından korunan sosyal düzenlerde yaşıyorlar. Bu kuralları ihlal ederek diğer insanlara zarar veren işler yapanlar ahlâk kuralları gereği kınanma, dışlanma gibi yaptırımlarla karşılaşıyorlar veya hukuk kuralları icabı, cezai müeyyide de ihtiva edebilen kurallarla yargılanıyorlar. Suçlu görülürlerse bir ceza alıyorlar. Bütün bunlara rağmen sonucun toplum vicdanını rahatsız ettiği, adaletin tesis edildiğine dair bir kanaat oluşturmadığı yerlerde ve durumlarda da insanlar bizzat mukabelede bulunarak adalet peşinde koşuyor.
Aynı şey hayvanlar için söz konusu olamıyor. İnsanlara ağır zararlar veren sokak köpekleri mahkemeye çıkarılamıyor, yargılanamıyor, hapsedilemiyor veya tazminat ödemeye mahkûm edilemiyor. Başka bir deyişle, bu tür hayvanların insanlara zarar verme yüzünden karşılaştığı bir müeyyide hemen hemen yok. Daha eskilerde, yani daha normal zamanlarda, bu tür köpekler mutlaka itlaf edilirdi. Ancak, bir taraftan hukuki düzenlemelerin diğer taraftan toplumda konu hakkında fikirlerin kısmen değişmesi ve fanatik köpekperestlerin ortaya çıkması sebebiyle insanlara zarar veren hayvanlara artık hiçbir şey yapılmıyor. Bu tür hayvanlar ya bakımhanelerde koruma altına alınıp yaşatılıyor, ya da, başka insanlara zarar vermeleri için olsa gerek, tekrar sokaklara salınıyor.
Bazı köpekperestler, köpeklerin tabiatının gerektirdiğinin aksine, sokak köpeklerinin aç kalmaları hâlinde insanlara saldıracağını ve bu yüzden aç bırakılmamaları gerektiğini öne sürüyor. Bu elbette köpeklerin tabiatına aykırı. Doğru olsa bile, sokaklarda yaşayan milyonlarca köpeği kim takip edecek ve aç olup olmadıklarını kim, nasıl belirleyecek? Onları kim, nasıl doyuracak? Bu husus gündeme geldiği vakit de, yine aynı kimseler, bireyler, belediyeler ve devlet diyor. Demek ki bireyler ikna edilecek veya zorlanacak, belediyeler ve devlet de insanlardan aldığı vergilerle köpek bakımı yapacak. Ama bireyler bunu kabul etmezse ne olacak? Keza, belediyelerin ve devletin fakir, kendini beslemekten aciz insanlara mı yoksa sokak köpeklerine mi yardım etmesi gerektiği arasındaki çelişki nasıl giderilecek?
Köpekperestlerin iddiasının aksine asıl vicdanlı, merhametli olanlar kendileri değil bütün köpeklerin sahipli olmasını isteyenlerdir. Köpekperestler tarafından yapılan insan-hayvan kıyaslamaları da hem akla hem dünyanın düzenine hem ahlâka aykırıdır.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...