AK Parti, önceki gün 23’üncü kuruluş yıl dönümünü kutladı. Çeşitli törenler düzenledi. Yapılan konuşmalarda temel amacın halka hizmet etmek olduğu ve bunun sürdürüleceği yolunda mesajlar verildi.
AK Parti’nin 23 yılı değerlendirildiğinde altı çizilmesi gereken bazı noktalar var. Her şeyden önce parti Türkiye demokrasi tarihinde Demokrat Parti’den sonraki en mühim merkez sağ parti. Bunda partinin 22 yıldır süren iktidarı da önemli pay sahibi. Partinin merkez sağ olmadığı ve "İslamcı" bir dünya görüşünü temsil ettiği görüşü yanlış... Erdoğan tipik bir "İslamcı" olmaktan ziyade bir dindar... Türkiye bunun çok faydasını gördü. Hem DEAŞ terör örgütünün en canlı olduğu yılarda hem de ülkemizdeki "radikal İslamcı" görüşün törpülenmesinde. Bugün AK Parti’ye en şiddetli ve en kategorik şekilde muhalif olan çevrelerden birinin "radikal İslamcı" çevreler olması bunun işareti...
AK Parti bir siyasi parti. Her partide karşımıza çıkan özellikler, iyi ve kötü şeyler, bu partide de var. Partinin bütün icraatlarının isabetli ve ülkeye faydalı olduğu elbette söylenemez. Hem siyasette hem de iktisadî politikada yaptığı hatalar gözden kaçırılamaz. İnternet yasakları, sistemin çok "başkan merkezli" olarak yenilenmesi, başkanın siyasetle bağlarının gevşetilmemesinin kuvvetler ayrılığının yeteri kadar güçlenmesini önlemesi, tartışmalı yargılamalar ve yargı kararları, enflasyonun azmasına sebep olunması, faizin Merkez Bankası tarafından enflasyonla mücadelede kullanılmasının nas diye engellenmesinin ekonomik istikrara, özellikle fiyat istikrarına verdiği zarar, faizin yükselmesini engellemesine rağmen KKM üzerinden dolaylı olarak mevduata faiz uygulaması gibi hususlarda iktidar elbette eleştirilebilir.
Ancak, iktidarın sicilinin özellikle iyi olduğu alanlar da var. Bunların en başında antidemokratik çabalara karşı direnilmesi, bürokratik vesayetin ciddi biçimde geriletilmesi, savunma sanayiinde büyük hamleler yapılması gibi hususlar geliyor...
İktidar 7 Şubat 2012 MİT krizinde, Mayıs-Haziran 2013 Gezi İsyanlarında, 17/25 Aralık 2013’te FETÖ’nün polis-yargı ortak darbe girişiminde ve nihayet 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe teşebbüsünde sağlam durdu ve sorunlardan kaçmak yerine sorunların üzerine gitmeyi tercih etti. Bu elbette demokrasinin güçlenmesiyle sonuçlandı. Türkiye siyasete siyaset dışı müdahalelere direnerek siyasetçinin ağırlığını ve demokrasiyi korudu.
AK Parti daha önce başlamış ve devam etmekte olan bürokratik vesayetle mücadelede en önemli adımları atan iktidar partisi oldu. Daha doğrusu, bürokratik iktidar odakları tarafından müdahale edilmek istenince kendisini bu mücadelenin içinde buldu. Hem yüksek yargı hem de askeriye tarafından yapılan müdahalelere karşı çıktı ve ciddî mesafe aldı. Böylece Türkiye demokrasisi kuvvetlendi.
Savunma sanayiinde Türkiye ilk defa yerlilik ve millîlik oranlarında yüzde seksenleri gördü. Daha önceden tamamen dışa bağımlıydı. Şimdi bu bağımlılık büyük ölçüde oradan kalktı. Türkiye savunma sanayiindeki bu gücünü Karabağ, Libya gibi yerlerde ve terörle ve teröristlerle sınırlarımız içinde değil her neredelerse orada mücadele etmede kullandı. Böylece bölgenin öncü ve mihver ülkesi hâline geldi.
Kuşku yok ki partilerin performansını onlar iktidardayken tam olarak değerlendirmek zor. Ancak, ileride, AK Parti iktidarları hakkında yapılacak tahlil ve değerlendirmelerde, altını çizdiğim noktaların özellikle vurgulanacağı kanaatindeyim.