Asgari ücretin yanlışları ve zararları

Sesli Dinle
A -
A +

Zamanımızda âdeta kutsallık kazanmış olan ama ya anlamsız ya da iddia edildiğinin tersine insanlara zararlı kavramlar var. Kuşku yok ki bunların en başında “sosyal adalet” yer alıyor. Bu hafta çarşamba günü yeni miktarı belirlenen “asgari ücret” de bu çerçevede görülebilir. Asgari ücret uygulamasının amacı şu günlerde “çalışanların enflasyona ezdirilmemesi” olarak görülüyor. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında ise hedef çalışanların -yani fakirlerin-  çalıştıranlara/işverenlere -yani zenginlere- ezdirilmemesi olarak ifade ediliyor.

 

Bununla beraber asgari ücret uygulamasının birçok zararı var.

 

Asgari ücret her şeyden önce devletin ekonomik hayata bir tür keyfî müdahalesi olarak görülebilir. Devletin amacı elbette çalışanların daha yüksek bir ücret almasını sağlamak. Ama bu müdahale ücreti ekonomik bir mesele olmaktan hayli uzaklaştırıyor ve esas itibarıyla sosyal görünüm kazandırılmış bir siyasi mesele hâline getiriyor. Oysa iktisat ilminden biliyoruz ki ücretler genel olarak marjinal verimliliğe göre belirlenir. Ortalama ücretlerin yükselmesi ise devletin ücretlere bir alt sınır koymasıyla değil marjinal üretkenlikle ilgili bir meseledir.

 

Asgari ücret uygulaması iş gücü piyasasına negatif etkilerde bulunuyor. İş gücü arzını sınırlıyor. İnsanların asgari ücretin altında bir ücretle işe girmesini ve mesela bir mesleği öğrenme yolunda mesafe katetmeye çalışmasını engelliyor. Oysa durumu buna müsait birçok insan var. Hayata atılma ve bunun için bir meslek öğrenme çabası içinde olan gençler gibi.

 

Bir diğer sorun kazandığı paradan memnun olmayanları vasıflarını geliştirerek daha yüksek gelir elde edecek bir duruma gelmeye çabalamak yerine devletin asgari ücreti belirlemesine gözünü diker hâle getiriyor olması. Oysa kazandığı paradan memnun olmayanların yapabileceği şeyler belli: İş gücüne daha fazla talep olan yerlere gitmek, iş gücünü vasıflı iş gücü hâline getirmeye çalışmak veya sektör-meslek değiştirmek. Asgari ücret uygulaması bunun önüne bir ölçüde set çekiyor.

 

Enflasyonist dönemlerde asgari ücret uygulaması ve ücretlerin sistematik ve sürekli olarak yükseltilmesi kaçınılmaz olarak enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. İnsanların aldığı ücretin artırılması onların daha yüksek alım gücüne sahip olması gibi bir amaç taşıyor. Enflasyonun düşmesi diğer faktörlere ilaveten insanların harcamalarını gözden geçirerek daha az satın almasına veya pahalı olan malları daha düşük fiyatlı olan mallarla ikame etmeye çalışmasına bağlı. Enflasyonun peşinden yapılan asgari ücret yükseltmeleri bu yüzden bir fasit enflasyon dairesi oluşmasına katkı sağlıyor. Dolayısıyla, asgari ücretlerdeki artışlar ille de insanların alım gücünün artması anlamına gelmeyebiliyor. Üstelik, kaçınılmaz olarak, enflasyonun sürmesine katkıda bulunuyor.

 

Durumun ne kadar ilginç olduğunu görmek için son artış üzerinde duralım. Devlet asgari ücreti yaklaşık yüzde 34 artırarak 11.400 lira seviyesine çıkardı. Bir yıl içinde asgari ücret yüzde 107 arttı. Muhalefet bunu beğenmedi ve asgari ücretin 15 bin lira civarında belirlenmesi gerektiğini öne sürdü. O zaman ben sorayım: Asgari ücretin faraza 50 bin lira olması niçin kimsenin aklına gelmiyor? Şüphesiz, bu çağrıya çeşitli itirazlar gelecektir. Bu itirazlar aşağı yukarı şimdiki asgari ücret seviyesi için de geçerli. Bu da gösteriyor ki asgari ücreti istediğiniz gibi artıramazsınız.

 

Bununla beraber, bu yazıdaki argümanların hiç dikkate alınmayacağından ve asgari ücretin tüm siyaset tarafından savunulmaya ve uygulanmaya devam edeceğinden emin olabiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.