Vejetaryenliğin genel yaklaşımına göre, hayvanlar da aynen insanlar gibi kendi hayatına sahiptir. Dünya insanlara ait olduğu kadar hayvanlara da aittir. Hayvanlar da insanlar gibi bir var olma mücadelesi vermektedir. Kendi bedenleri ve sonuçları da hayvanlara aittir. İnsanların hissettiği duyguların çoğu, meselâ sevinç ve acı, hayvanlar tarafından da hissedilmektedir. Bundan dolayı insanların dünyanın tek hâkimi olan varlıklarmış gibi davranması ve hayvanlara kendi varoluşlarının aracı olarak muamele etmesi hatalıdır.
Hayvanların kesilmesi ve yenilmesi veya hayvanlara ait ürünlerin insanlar tarafından kullanılması yanlıştır. Hayvanlara ait olan şeyler hayvanlara bırakılmalıdır…
İşte bu bakış açısından hareket eden vejetaryenler kendi içinde çeşitli gruplara ayrılır. Bunda özellikle hayvanların kendilerine değil ama yumurta ve süt gibi ürünlerine ve bitkilere yönelik tavırlar rol oynamaktadır. Bazı vejetaryenler hayvan eti yemezler ama süt ve yumurta gibi ürünleri kullanmaktan çekinmezler. Diğer bazıları buna da karşıdır ve hayvanlara ait hiçbir şeyi yemez ve kullanmaz.
Bitkilere karşı tavır de vejetaryenler arasında ayrılıklara sebep olur. Kısaca vegan denilen ve vejetaryenliğin en “aşırı” veya en “ileri” biçimini temsil eden kimseler bitkileri de aşağı yukarı hayvanlarla aynı görmekte ve bitkilerin kesilmesine ve ürünlerinin toplanmasına karşı çıkmaktadır. Bu grupların üyeleri sadece kendiliğinden bitkiden ayrılmış olan bitki ürünlerini veya bitki tohumlarını kullanmaktadır.
Vejetaryenlerin hayvanlarla ilgili hassasiyetlerine katılan bir kitle var.
Bunlar, hayvanlara kötü muamele edilmesinin engellenmesinden hayvan hakları adı verilen ve bazılarınca neredeyse insan haklarıyla aynı seviyede görülen hakların korunmasına yönelik çabalara kadar birçok alanda kendisini gösteriyor. Bugün hemen hemen her insan hayvanlara kötü muamele edilmesinin yanlışlığını kabul etmekte. Hatta bazı ülkelerde hayvanlara kötü muamele cezalandırılmakta. Bununla beraber vejetaryenler arasında ciddî bir ayrım, bitkilere bakışta ortaya çıkmakta.
Vejetaryenler, en azından yakın zamanlara ve son bilimsel araştırmaların bulgularına kadar, bitkilere karşı hayvanlara karşı olan tavrın aynısını benimsememekteydi. Onlara göre bitkileri kullanmak yanlış değildi. Çünkü bitkiler hayvanlardan farklı olarak canlıların ilkel bir türünü teşkil etmekte ve hayvanlar gibi hissetmemekteydi.
Bitkilerle ilgili araştırmalar arttıkça bitkiler hakkında yeni bilgilere ulaşmaktayız. Son araştırmaların sonuçlarına göre bitkiler de bir tür hissetme mekanizmasına sahiptir. Bitkiler de bir ses çıkarmakta hatta birbirleriyle haberleşmektedir. Bitkiler de stres yaşamaktadır. Kesilme veya kuraklık anlarında bu stres bilhassa açığa çıkmaktadır. Gittikçe artan bilgiler bitkilerin hayvanlardan ayrı bir muameleye değil onlarla aynı muameleye tabi tutulması gerektiği yolundaki fikirleri destekleyecek istikamette ilerlemektedir.
Bu durum elbette vejetaryenlerin -özellikle veganların- işini ve hayatını zorlaştırıyor. Bitkilerin de gitgide hayvanlarla aynı seviyede görülmesi ve aynı muameleye tabi tutulması aslında tüm insanlığın vejetaryen olduğu bir dünyada yaşama imkânlarını azaltmaktadır. Bu açıdan veganların durumu ilginçtir. Çünkü bilimsel araştırmalar ilerledikçe veganlar açısından bitkilerin hiçbir şekilde kullanılmamasını gerektirecek doneler ortaya çıkmaktadır.
Bakalım vejetaryenlik-veganlık nereye doğru evrilecek!..
***
Bütün Müslümanların Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum.