Boş durma boşa çalış!

Sesli Dinle
A -
A +
Güzel deyişlerimizden biri de “boş durma boşa çalış” sözüdür. Bununla kastedilen çalışır, çabalar, didinir görünmek fakat sonunda hiçbir sonuç hasıl edememektir. İnsanlar genellikle bir şeyin ortaya çıkıp çıkmadığına değil, çalışılıp çalışılmadığına bakar. Başka bir deyişle verimlilik, en azından kısa vadede, çoğu zaman ikinci plandadır. Bundan dolayı, üretken biçimde çalışmaktan daha önemlisi çalışmak veya çalışıyor görünmektir.
 
Bireyler için söylenen bu hikmetli laf, kuşkusuz, kurumlar için de geçerli. Özellikle kamu kurumları söz konusu olduğunda. Devletler olağan bir büyüme eğilimindedir ve işin kötüsü bir defa ortaya çıkan bir kamu kurumunu artık ona ihtiyaç kalmasa bile ortadan kaldırmak çok ama çok zordur; hatta birçok durumda imkânsızdır. Bu husus edebiyatımızda en iyi A. H. Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı şaheserinde ifade edilir. Enstitü bir kişi ile başlar ve zamanla çok sayıda kimsenin çalıştığı bir yer hâline gelir. Ancak, saatler çoğaldığı ve artık herkesin kolunda saat olduğu için varlık amacı ortadan kalkar. Enstitü başkanı yeni bir misyon edinmek için Ankara’ya giderken Haydarpaşa’da toplanan kurum mensuplarına hiç merak etmemelerini, Ankara’dan mutlaka bir yeni görev ile döneceğini söyler…
 
Aslında devletin yaptığı birçok iş bu çerçevede görülebilir. Özel sektör ile devletin genel farkı ilkinin artık gereksiz olanı tasfiye eder ve kaynakları yeni ve fonksiyonel kurumlara ve kullanımlara aktarırken ikincisinin asla kurum kapatmaması ve kaynakları heba etmeyi sürdürmesidir. Bu yüzden kural olarak bir ülkede kamu büyüdükçe kaynakların akıl ve mantık dışı kullanımı da ister istemez artar. Bu kamu çalışanlarının kişisel özellikleriyle bir alakası olmayan bir gerçektir.
 
Türkiye’de bu olguya ve olaya ilişkin sayısız örnek bulunabilir. Benim en çok dikkatimi çekeni ve beni en çok eğlendireni ikinci el otomobil satanlara karşı açılan savaş. İkinci el otomobil fiyatları sıfır otomobil fiyatlarını aşmış. Sebebi oto tüccarlarının spekülasyon yapmasıymış. Fabrikalardan otomobilleri alıyor ve ikinci el olarak daha yüksek bir fiyatla satıyorlarmış. Hükûmet buna karşı âdeta savaş açmış durumda. İkinci el otomobillere altı bin kilometre sürülmüş olma şartı getirmekten fabrikalardan çıkan otomobilleri takip etmeye kadar uzanan birçok tedbir alındı. Otomobil ilanlarına müdahale edildi. En son sıfır otomobil takip sistemi kurulacak haberini okudum. Tabiî bütün bunlar yapılırken otomobil tüccarları arsız, hayâsız, fahiş fiyat uygulayıcı, spekülatör, dolandırıcı, haksız kâr peşinde koşucu filan ilan edildi.
 
Ne oluyor? Aslında olan şu, otomobil üretiminde ve arzında çeşitli iç ve dış sebeplerle sıkıntı doğdu. Yeteri kadar otomobil üretilemiyor veya ithal edilmiyor. Bu yüzden de ikinci el otomobil fiyatları arttı. Ne var bunda? Bana sorarsanız hiç. Hayatın dalgalanması söz konusu. Yarın otomobil üretimi artar ve durum normale döner. Veya şimdiki durum normal olur. Bu esas itibarıyla otomobil alanları ve satanları ilgilendirir; hükûmeti pek ilgilendirmemesi gerekir. Ama gel gör ki hükûmet hamle üstüne hamle yapıyor, adım üstüne adım atıyor. Daha doğrusu namevcut bir problemi var ediyor ve bu problemin çözümü için âdeta canla başla çalışıyor. Sonuç, koskoca bir hiç. Yani hükûmet bu konuda boş durmuyor fakat aslında boşa çalışıyor!..
 
Piyasada insanlar her zaman hükûmetten bir adım öndedir. Hükûmet ne yaparsa yapsın piyasa gerçeklerini değiştiremez. Malların fiyatını hükûmetler değil malların arzı ve mallara olan talep belirler. Bu yüzden, hükûmetin, halk deyişiyle, her şeye nane olmak, boş durmayıp boşa çalışmak yerine, ilgilenmesi gereken asıl alanlara dikkat etmesi çok daha iyi ve faydalı olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.