DP, Demokrat Parti’ye ihanet mi ediyor?

A -
A +
Türkiye siyaseti aşağı yukarı iki eksenli olageldi: Bir tarafta CHP diğer tarafta DP... Bu geleneğin de Osmanlı’daki İttihat Terakki Fırkası ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasındaki ihtilafın bazı bakımlardan devamı olduğu söylenebilir. Şüphesiz, siyasette bugün daha renkli ve çok sayıda unsuru barındıran bir tablonun söz konusu olduğu öne sürülebilir. Bu görüş de belli ölçülerde doğru olmasına rağmen, ikili geleneğin devam ettiğinde ısrar etmek de mümkün.
 
Bu gelenekten ilki, yani CHP geleneği, toplum mühendisliği anlayışına dayalı. Toplumu kendi hâline bırakmanın yanlış olduğu, daha iyi bir toplum meydana getirme uğruna ona sistematik ve daimî olarak müdahale etmenin gerektiği inancı özünü oluşturmakta. Bu anlayışın benimsenmesinde elbette toplumun ne olduğuyla ilgili fikirler yatmakta. Kabaca söylersek, bu görüşe göre, toplum suni olarak teşkil edilebilecek, mekanik hesaplamalara ve romantik heveslere dayalı müdahalelerle yol, yön ve biçim verilebilecek bir entitedir. İster bir modernleşme projesinin hayata aktarılması isterse cumhuriyetin kurulması ve geliştirilmesi olarak anlaşılsın, bu zihniyet tek parti döneminin siyaset felsefesine tekabül eder. Bu yüzden, tek parti dönemi devletin ve siyasetin yeniden şekillendirilmesiyle yetinmeyip topluma hemen her alanında zora dayalı müdahalelerde bulunma eğilimi ile tescil edildi. Türkiye dar anlamda cumhuriyeti -yani egemenliğin fiilî olarak değilse de retorikte halka ait olduğu bir sistemi- bu yaklaşıma borçlu. Ancak bu, elbette, yoğun insan hakkı ihlâlleri ile gölgelenmiş bir kazanım oldu.
 
İkinci gelenek, yani DP, kurucu önderleri mecburen tek parti olan CHP içinden çıkmışsa da, toplumu daha ziyade kendi akışı içinde oluşan bir entite olarak görmeye meyilli. Bu yüzden kültür, inanç, müzik, dil, kıyafet gibi alanlarda keyfî ve zora dayanan müdahalelerde bulunmak yerine onu ne ise o olarak kabul etmek ve daha ziyade siyaset üzerinde odaklanmak durumunda. Türkiye gerçek -yani geniş anlamda- cumhuriyeti bu geleneğe borçlu. Bu gelenek aynı zamanda insan hakları alanında da tek parti cumhuriyetinin yoğun ihlâllerini önemli ölçüde ortadan kaldırdı.
 
Cumhuriyet dönemi siyaseti büyük ölçüde bu iki ana eksen arasındaki ‘kavga’ biçiminde cereyan etti. CHP geleneği demokrasinin kurallarına karşı çıkmakta bir beis görmedi; askerî müdahaleleri ve darbeleri haklı ve yararlı buldu. Türkiye’de yapılmış hemen hemen tüm darbelerin CHP ideolojisi ile bir probleminin olmaması ve her darbe ve müdahalenin CHP ideolojisi istikametinde taleplerle ortaya çıkması tesadüf olamaz. CHP 1960 darbesinden sonra kurduğu bürokratik vesayet sistemi marifetiyle devlet iktidarının önemli bölümlerini her zaman elinde bulundurdu. Hâlâ bu durumun belli ölçülerde devam ettiği de söylenebilir.
 
CHP Adnan Menderes’e yapılan darbenin siyasi ayağı olmayı üstlendi. Darbe sonunda Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın asılmasına ses çıkarmadı. Bugüne kadar bu konuda bir üzüntü izhar etmedi ve gerek darbelerin anasını gerekse siyasilerin idam edilmesini kınamadı. Dolayısıyla, CHP ile DP gelenekleri arasındaki çatışma devam etmekte. Buna karşılık, mevcut DP yönetimi ana rakipleri ve kurucu önderlerinin hayatına haksız şekilde son verenlerin bir anlamda sığınağı olan CHP ile sırf Erdoğan antipatisi yüzünden bir ortaklık masasında oturabilmekte. Böylece ait olduğu geleneği terk etmekte; ana rakibinin siyasetine katılmakta…
 
Bu durumda, mevcut DP’nin Demokrat Parti geleneğine, fikriyatına ve misyonuna ihanet etmekte olduğu söylenebilir mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.