Ev kadınlarının hakkı!

A -
A +

Toplumsal hayat her zaman ve her alanda problemlere gebedir. Problemlerin kimi önemli kimi önemsiz görünür. Başına gelmeyene önemsiz görünen problemler onları tecrübe edenler için çok can yakıcı ve ziyadesiyle zarar verici olabilir.

 

Sosyal problemler ortaya çıktığında ne yapmak gerekir? Bizim gibi devletçiliğin sağcı ve solcu, dindar ve seküler tüm toplum kesimlerine derinlemesine nüfuz ettiği toplumlarda hemen devlet göreve çağrılır. Devletin devreye girmesi ve problemi çözmesi beklenir. Bunun anlamı ve amacı devletin bürokratik ve siyasi kararlar alarak soruna müdahil olması ve toplumu rahatlatacak çözümler üretmesidir. Ancak, bu her zaman olmaz. Devlet bu tür kararlar aldığında da çoğu zaman yanlış adımlar atar. Kararlarıyla memnuniyetten ziyade huzursuzluğa sebep olur. Problem çözeyim derken başka problemlerin ortaya çıkmasına yol açar.

 

Devletin bürokratik ve siyasi mekanizmalar yoluyla devreye girmesine bir alternatif vardır: Yargı. Adaleti tesis etmekle, daha doğrusu korumakla yükümlü olan yargı genellikle devlete ait bir fonksiyonu hayata aktaran bir organ olarak görülür. Aslında yargı toplumsal bir fonksiyonu üstlenmektedir. Bir başka deyişle yargı yapılanması esasen toplum adına hareket etmekte ve toplum için kararlar almaktadır. Teknik deyimle yargı, çoğu zamanda ve yerde, devletin değil toplumun ajanıdır. Ama, bilhassa özlük işleri gereği devlet içinde yapılanmış olması onun devletin bir uzantısı olduğu kanaatini uyandırır. Her ne kadar mevzuatta bunun tersini işaret eden hususlar varsa ve mesela yargının Türk devleti değil “Türk milleti” adına karar aldığı tüm kararlarda belirtilmekteyse de insanlar çoğu zaman bunun farkına varamazlar.

 

Toplumda beliren ve can yakan sorular ve sorunlar yargıya taşınır. Aynı türden çok sayıda vaka ile karşılaşan, bunların çözümü için akıl yürüten, muhakeme yapan ve toplumsal tavırları, gelenekleri ve insanları gözeten yargı kararlar alır. Bunlar birçok problemin çözümünde en büyük fonksiyonu üstlenir. Yargının ve dayandığı temel hukuk kodlarının ne kadar önemli olduğunu, darbelerden sonra anayasalar askıya alınırken temel hukuk kodlarına dokunulmamasını, daha doğrusu dokunulamamasını delil göstererek anlatabiliriz.

 

Yargıtay geçenlerde bir emsal karar aldı. Evlilik birliği içinde biriktirilen paralarda ve alınan mülklerde ev kadınlarının da payının olduğuna hükmetti. Çeşitli mahkemelerde ve Yargıtay’da toplam dokuz yıl süren bir boşanma davasında, polis olan koca, karısının bir ev hanımı olduğunu ve mülk alımlarına bir katkısının olmadığını ileri sürdü. Ankara’da 1982’de başlayan ve yaklaşık otuz yıl süren evlilik bozulma durumuna geldi. Yıllar boyunca şahitlerin dinlenmesinden ve belgelerin uzun uzun incelenmesinden sonra dava Yargıtay’a taşındı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu evlilik birliği içinde kadınların ziynet eşyalarının da birikime destek olduğuna hükmetti. Evlilik birliğinin bozulması hâlinde Borçlar Kanunu uyarınca kadınların katkı payı alabileceğine karar verdi.

 

Sadece bir tek çifti ilgilendiriyor gibi görünen bu kararla aslında Yargıtay belki de çok önemli bir toplumsal problemin çözümü yolunda önemli bir adım attı. Aynı zamanda bir bakıma kadınların lehine sayılacak veya kadınlara haksızlık yapılmasını önleyecek bir karara da imza atmış oldu.

 

Toplumda can yakan ve derin ihtilaflar ve çatışmalar doğurabilen problemlerin bu tür yargı kararlarıyla çözüme kavuşturulmasını her zaman siyasi ve bürokratik müdahalelere tercih etmek lazım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.