Ahlak, aynen hukuk gibi, genel bir insani kurallar demetidir. Kimine göre akıldan kimine göre dinden kimine göre de insani tecrübeden kaynaklanır. Bu görüşlerin hepsinde bir doğruluk payı vardır. Mesela akıl ile ahlak kuralları arasındaki ilişki, kuralların doğmasında değilse bile izlenmesinde dikkat çeker. Bazılarının dini ve dindarları dışlamasına rağmen dinler aynı zamanda en büyük ahlak kodlarıdır. Bu yüzden, ateistlerin bile bir ahlak sistemi olarak dinlere düşmanlık etmemesi gerekir... Bir diğer bakış, ahlakın ortak insani hayat tecrübeleri sonucu doğduğudur. Bu görüşte de doğruluklar bulmak mümkün; çünkü insani hayata yardımcı olmayan ahlak kuralları, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, benimsenemez ve korunamaz.
Her bir bakışta ana problem ahlakı sadece kendilerinin izah ve temsil ettiğini zannetmeye başladıkları zaman ortaya çıkar. Bu bazen insanları baskı altına alıcı tavırların geliştirilmesine yol açabilir. Baskı tavrı zorlamaya dönüşünce de problemler ağırlaşır. Oysa, ahlak kuralları herhangi bir otorite tarafından zora dayanarak hayata aktarılamaz ve korunamaz. Bazı ahlak kuralları hukuk kurallarıyla çakışır ve ahlaka aykırı davranış aynı zamanda bir hukuksuzluk olarak görülebilir. Ancak, ahlak esas itibarıyla kınanma, ayıplanma, dışlanma gibi yollarla muhafaza edilir...
Ahlak kuralları genel olmakla beraber mesleki ahlak kodlarından da bahsedilebilir. Tıp ahlakı, öğretmen-eğitimci ahlakı gibi. Gazetecilik de bir taraftan genel ahlak kurallarına diğer taraftan gazetecilik ahlakı kurallarına göre sürdürülmesi gereken mesleklerdendir.
Gazetecilikte ahlak konusunda işaret edilmesi gereken bazı meseleler var. İlki, her durumda ahlaklı davranış ile ahlaksız davranışın birbirinden ayırt edilmesinin kolay olmayabileceği. Bu yüzden, bazı davranışlar çoğu kimse tarafından ahlaksızlık olarak kabul edilirken kimileri tarafından ahlak çerçevesine sığdırılabilecek davranışlar olarak görülür. İkincisi, ahlaka uyum meselesinin bütünüyle hukuk tarafından düzenlenemeyeceği. Üçüncüsü, her kesimin yayın organlarının ahlaksızlık sayılabilecek davranışlar içine girebileceği...
Ülkemizde gazetecilik faaliyetlerinde durum ne? Türkiye’de hemen her kesimde şu veya bu derecede ahlak kurallarına aykırı faaliyet sürdüren gazeteciler var. Ancak, mevcut medya organları içinde kategorik muhalif olarak adlandırılmayı hak eden kesim bu bakımdan eşsiz bir manzara sergilemekte. Hiçbir ahlak kuralına saygı göstermemekte. Kişilerin haklarını kolayca çiğnemekte. Bunun son örneklerinden biri Halk TV Genel Yayın Müdürünün tutuklanmasına yol açan olayda tezahür etti. Halk TV, Sözcü TV gibi televizyon kanallarında ve Sözcü, Nefes gibi gazetelerde yalan haber değil doğru haber aramak boşuna. Özellikle manşetler gerçekleri tersyüz eden ve okuyucuyu iktidara karşı öfkeye ve nefrete sürüklemeyi hedefleyen tarzda çekilmekte. Bazı haberlerin muhtevası ile manşetleri birbirinden tamamen farklı olabilmekte, haberin muhtevası haberin başlığını yalanlayabilmekte...
Bunun sebepleri elbette araştırılmaya değer. Ne yazık ki Türkiye’de bu bakımdan akademik literatür bomboş. Neredeyse hiçbir çalışma yapılmamış. Mesela, başını örten kızların davranışları standarttan bir sapma olarak kabul edilmiş ve bir bakıma bilimsel olduğu iddia edilen çalışmalarda ele alınmış. Ama, standart insan davranışlarından keskin bir sapma teşkil eden Kemalist davranış kodları bu tür tetkiklere konu yapılmamış!..
Bana öyle geliyor ki önce CHP tabanı daha sonra da CHP tabanının sesi olarak kategorik muhalif medya, başta psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi gibi disiplinler tarafından olmak üzere, bilimsel incelemelerle ele alınmalı. Böylece, kategorik muhalif medyanın ahlaktan bütünüyle uzaklığının ardında yatan sebepleri açıklığa kavuşturmaya yardımcı olacak bazı verilere ulaşılabilir.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...