Muhalefetin diline dolanan, hem medyada hem de siyasilerin günlük tartışmalarında çok sık kullanılan bir söz var: “Gece yarısı kararnamesi...” Bununla ima edilen şey, hükûmetin, bilhassa Erdoğan’ın, gizli kapaklı işler çevirdiği, hiç kimseye danışmadan ve haber vermeden, neredeyse gizlice kararlar aldığı ve bu kararları muhtemelen toplumda tepki çekmemesi için gece yarısı Resmî Gazete'de yayınlatarak yürürlüğe soktuğu. Böylece iktidarın demokrasiden uzaklığı ve işleri gizli yapmayı sevdiği ve tercih ettiği vurgulanmak istenmekte... Abartıldığında bu söz hükûmetin aslında yetki alanı içinde olmayan işlere imza atmaya çalıştığı çağrışımı da yapmakta. Bu söylem tarzını Türkiye’deki sert siyasi çatışma ortamı da teşvik etmekte.
Muhalefetin ana tezlerinden biri ülkede demokrasinin olmadığı. O kadar ki, zaman zaman Türkiye’nin “cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırması” gerektiği öne sürülmekte. 14-28 Mayıs seçimlerinde muhalefet ağırlıklı olarak bu tezle seçimlere girdi ve seçmenleri demokrasiyi korumak değil kurmak adına kendisine oy vermeye çağırdı. Gelgelelim muhalefet bu iddiasını seçimlerde kazanarak demokrasi getireceği söylemiyle bizzat kendisi yalanladı. İktidarın demokratik seçimler ile el değiştirdiği bir ülkede demokrasinin en önemli şartlarından biri karşılanıyor demektir. Dolayısıyla, aslında demokrasinin sıfırdan kurulması değil mevcut demokrasinin geliştirilmesi gerekiyor.
Muhalefetin böylesine sert ve uzlaşmasız bir lisan kullanmasında yaklaşık yirmi yıldır iktidar yüzü görmemiş olmasının da önemli bir tesiri var. Diğer taraftan, AK Parti de devamlı kadro yenileyerek, mensuplarının bir kısmının dışlanmış hissetmesine sebep olacak kararlar alarak, bir küskünler ordusunun ortaya çıkmasına yol açmış durumda. Parti içinden çıkanların muhalefetin yerine göre en sert kanallarını teşkil etmesi bunun bir sonucu ve işareti olarak görülebilir. Ancak, bütün bunlara rağmen, "gece yarısı kararnamesi" sözü bir kara propaganda aracı olmanın ötesine geçemiyor.
Türkiye’de iktidarın ve idarenin işlemlerinin çoğu Resmî Gazete'de yayımlanmak zorunda. Kararların resmiyet kazanması ve yürürlüğe girmesi, bağlayıcı olması ve takip edilebilmesi ancak bu şekilde mümkün. Resmî Gazete ise her günün başlangıcında yayınlanmakta. Yani, resmî gazetenin yayın saati her günün gece yarısı. İnsanlar günü farklı hesaplasalardı başka türlü olabilirdi. Mesela gün öğlen 12.00’den ertesi gün öğlen 12.00’ye kadar uzansaydı, Resmî Gazete'nin öğlen üzeri saat 12.00 civarında yayınlanması gerekecekti. Bu durumda kararnamelere “öğlen kararnamesi” demek mi gerekecekti?
Resmî Gazete'nin gece yarısı yayınlanmasına binaen gece yarısı kararnamelerinden bahsedenler kendilerinin muhtemel iktidarında kendilerine karşı kullanılabilecek bir silah da geliştirmiş oluyorlar. Çünkü iktidarda kendileri de olsa Resmî Gazete gece yarısı yayınlanmaya devam edecek ve bu sefer o zamanın muhalefeti gece yarısı kararnamelerinden bahsetme hakkına sahip olacaktır...
Diğer taraftan, iktidarın yetkisini aşan işler yaptığı iddiası da boşlukta yumruk sallamanın ötesine geçmiyor. İktidarın yetkileri bellidir. Bu yetkilerin aşıldığı iddiası ciddi bir suçlamadır. Bu iddiaların yargıya taşınması propaganda aracı hâline getirilmelerinden daha uygun ve daha yararlıdır.
Demokrasilerde muhalefet etmek meşru ve gerekli. Hatta uzun vadede muhalefet iktidardan daha önemli. Ancak, muhalefetin iktidarın değişmesi hâlinde de kullanılmaya devam edecek uygulamaları karalaması ve gayrimeşru göstermesi demokrasiye hizmet etmez; zarar verir. Bu yüzden, muhalefetin diline dikkat etmesi ve bu tür anlamsız ve saçma bir muhalefet diliyle demokrasinin altını oymamaya çalışması doğru olur.