HÜDA-PAR’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı destekleme kararı alması değişik yankılara yol açtı. AK Parti çevreleri buna memnun olurken muhalif kesimler rahatsızlık duydu. Rahatsızlığın ana sebeplerinden biri HÜDA-PAR’ın daha ziyade dindar Kürtlerden oluşması ve özellikle partinin programında dile getirilen bazı görüşler.
Bu vaka bize HÜDA-PAR ile HDP’yi demokratik meşruiyet açısından karşılaştırma imkânı sunuyor. Bunu yapınca görüyoruz ki HÜDA-PAR meşru ve demokratik bir aktör iken HDP meşruiyetten de demokrasiden de uzak.
HÜDA-PAR da geçmişinde vahşi cinayetler bulunan ve yoğun şiddet kullanmış bir örgüt olan Hizbullah’tan geliyor. Ancak grup bir şekilde şiddeti reddetti ve 23 yıldır da tekrar şiddete bulaşmadı. HÜDA-PAR’ı kurdu ve siyaset yapmaya başladı. Bu ona demokratiklik sıfatını kazandıran ana olgu. HDP de şiddete dayanan bir geçmişten geliyor ama HÜDA-PAR’dan farklı olarak şiddete veda etmiş değil. Tam da tersine, bir terör örgütü olan PKK ile kol kola, iç içe. Bir paranın iki yüzü gibi. Daha doğrusu KCK adlı kanun dışı totaliter yapılanmanın bir parçası. PKK KCK’nın askerî kanadı iken HDP siyasi kanadı. Bu o kadar açık bir gerçek ki, üzerinde durmak ve böyle olup olmadığını sorgulamak dahi anlamsız.
Özellikle Kemalist çevreler neden HÜDA-PAR’ın durumunu sorgularken HDP’nin durumunu ve tutumunu görmezden geliyor. Bunun elbette güncel siyasetle ve yaklaşan seçimlerle alakası var. “Erdoğan’dan kurtulmak” için HDP tabanının desteğine muhtaçlar. Bir diğer sebep HÜDA-PAR’a nispetle HDP’yi kendi laiklik anlayışlarına daha yakın görmeleri. Yanlış anlaşılmış ve daha kötü şekilde uygulanmış laiklik Kemalistlerin olmazsa olmazı ve onun uğruna demokrasiden de vazgeçmeye hazırlar. HÜDA-PAR’a tavır almalarında ana sebep HÜDA-PAR’ın bazı taleplerinin Kemalistleri kızdırması. Burada da Kemalistlerin eskiden beridir benimsedikleri ve kendilerinde alışkanlık hâlini almış bir tavırla usul kurallarıyla esas meselelerini birbirine karıştırdığını görüyoruz. Fikir tartışması ayrı bir konu, bu meselede üzerinde durduğumuz şey ise usul kurallarına riayet.
Bir demokraside şiddet ile bağları bulunan bir partiye izin verilemez; çünkü demokratik siyaset ve şiddet birbirine panzehirdir. Birinin bulunduğu yerde diğerinden vazgeçmek gerekir. Bir aktör aynı anda her ikisini de kullanamaz. Oysa HDP şiddet örgütü olan PKK ile organik bağlara sahip. Bundan dolayı meşru ve demokratik bir siyasi aktör değil. HÜDA-PAR bugün ülke içinde elinde silahla gezen ve eylemler yapan silahlı güçlere sahip olsaydı onun için de aynı şeyi söylememiz gerekirdi.
Demokrasinin ilk kuralı seçimle iktidara gelmeyi ve iktidardan seçimle gitmeyi kabul etmektir. İkinci kural ise şiddetin kesinlikle reddidir. Bu şiddet kullanmamayı, şiddeti övmemeyi, şiddet kullananlarla organik bir bağ içinde olmamayı ve şiddeti açık ve net bir dil ile kınamayı gerektirir. HDP ne yazık ki bunların hiçbirini yapmıyor.
Diğer taraftan bir demokraside partilerin değişik görüşleri olabilir. Bu görüşler aynı fikirde olmayan kişiler ve partiler tarafından cevaplanır. Fikre fikirle cevap verilir. İstenmeyecek olan, demokratik usullerin kaldırılmasının talep ve vadedilmesidir. Meselâ seçimle gelip iktidardan seçimi kaybetse bile gitmeyeceğini söyleyen bir parti gayrimeşrudur…
Şiddete dayanan bir geçmişten gelmesine rağmen şiddeti reddetmesi ve dışlaması yüzünden HÜDA-PAR meşru ve demokratik bir siyasi aktördür. HDP ise şiddeti açıkça ve kesin olarak reddetmediği ve yedeğinde tuttuğu için gayrimeşru ve antidemokratiktir.