İlkeli darbe karşıtlığı imkânsız mı?

Sesli Dinle
A -
A +
26 Temmuz’da bir Afrika ülkesi olan Nijer'de darbe yapıldı. Muhafızları, seçimle göreve gelmiş olan Cumhurbaşkanı M. Bazum'u tutukladı. Muhafız birliklerinin komutanı General A. Tchiani kendisini ülkenin yeni lideri ilân etti.
Nijer’de, 1960'ta Fransa'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana, sonuncusu 2010'da olmak üzere, dört askerî darbe yaşanmıştı. Yeni darbe, ayrıca, 2021'de Gine, Mali ve Sudan gibi yakın ülkelerde ve Ocak ve Eylül 2022'de Burkina Faso'da meydana gelen ve bölgenin "darbe kuşağı" olarak anılmasına yol açan son darbelerin ardından geldi.
 
Demokratikleşmeye çalışan Afrika kıtasında bu darbe ciddi tepkilerle karşılaştı. Tepki gösterenlerin başında ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) geliyor. Nijerya Devlet Başkanı B. Tinubu 9 Temmuz 2023'te ECOWAS'ın Başkanlığına atandı ve aynı gün yaptığı açıklamada, "Batı Afrika alt bölgesinde darbe üstüne darbeye izin vermeyeceğiz. Bunu Afrika Birliği, Avrupa, Amerika ve İngiltere ile ciddiye alacağız” dedi. Bu örgütün darbeye karşı izleyebileceği yollar arasında askerî operasyon da var.
 
Darbeye Batı’dan da genel olarak tepki geldi. Başta eski kolonyal güç olan ve Nijer’de askerî üssü bulunan Fransa ve yine askerî üs sahibi ABD olmak üzere Batı ülkeleri darbeye karşı çıktı. Devlet başkanının görevine iadesi ve askerlerin kışlalarına dönmesi istendi.
 
Devrilen devlet başkanı Bazum, bölgede kalan birkaç Batı yanlısı liderden biri olarak tanınıyordu, Nijer, Batı, özellikle Fransa ve ABD için kilit bir müttefik. Gelen haberlere göre Rusya paralı askerler grubu Wagner ve Türkiye doğrudan ilişkileri sayesinde Nijer’de gitgide ağırlık kazanıyor.
Nijer darbesi, darbelere karşı ilkeli bir tutum takınarak her türden darbeye karşı çıkmanın gerekli ve mümkün olup olmadığının sorulmasına yol açtı. Ne yazık ki hemen her ülkenin darbeye karşı tavrında çifte standartlar görmek mümkün. Ülkelerin dış politikasına genel ilkeler değil millî menfaatler yön veriyor. Buna bağlı olarak ülkeler bir darbeye karşı çıkarken bir diğerine destek verebiliyor, hatta alkış tutabiliyor. 2013’te Mısır’da vuku bulan ve GKB Sisi’nin işbaşına gelmesiyle sonuçlanan darbe ile Nijer darbesine gösterilen tepkileri karşılaştırarak durumu görebiliriz.
 
Mısır darbesine başta ABD ve AB olmak üzere hemen hemen tüm Batı sahip çıktı. Sisi’yi hemen tanıyarak darbeye meşruiyet kazandırdı. Sisi darbe ile işbaşına gelmiş olmasına rağmen Batı’da rağbet görüyor. Buna karşılık, Türkiye Sisi darbesine belki de en açık ve kuvvetli şekilde karşı çıkan tek ülke oldu. Darbeyi kınadı; Sisi rejimini yıllarca tanımadı. Bu yüzden
Türkiye’nin Mısır ile ilişkileri neredeyse tümüyle kopma noktasına geldi.
 
Türkiye belki de bu sebeple Mısır’ın Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de aleyhine olacak anlaşmalara girmesine engel olamadı. İlişkiler daha yeni yeni düzeliyor.
 
Buna karşılık, Nijer’deki darbeye Batı bir bütün olarak karşı çıktı. Fransa’nın karşı çıkanların en başında gelmesi bir bakıma anlaşılabilir; çünkü darbeciler Fransa aleyhine duygu ve düşüncelere sahip. Ancak, Batı’nın geri kalan kısmının darbeye karşı çıkmasının nedenlerini anlamak zor. Türkiye de Nijer’de vuku bulan darbeye belirgin bir tepki göstermedi. Bir anlamda çifte standartlı davrandı. Büyük ölçüde sustu ve susmaya devam ediyor.
Bu durum gösteriyor ki, demokratik ülkeler darbelere bir ilke meselesi olarak karşı çıkmıyor. Oysa, gönül isterdi ki, darbe karşıtlığı tüm demokratik ülkelerin millî menfaatlerin bir parçası sayılsın ve her türlü darbeye karşı çıkılsın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.