Eskiden beridir İmam Hatip Okulları etrafında dönen bir tartışma var. Radikal laikçi kesimler bu okulların Millî Eğitimin temel amaçlarına aykırı olduğunu ve "İslamcı" zihniyette mezunlar yetiştirdiğini öne sürüyor. Bir başka itirazları ise bu okulların esasen bir meslek okulu statüsünde bulunmaları ve Türkiye’nin imam ve hatip ihtiyacının çok üstünde bir sayıda öğrencilerinin olması. Bu görüşte olanlara bakılırsa mevcut iktidar öğrencileri zorla bu okullara yönlendirmekte. Memlekette her taraf imam hatip okullarıyla dolmuş vaziyette...
Şüphe yok ki bu mesele sadece okullar, meslek okulları ve ülkenin genel ihtiyaçları çerçevesinde düşünülemez. En az onlar kadar önemli bir mesele de din özgürlüğü ve eğitim ilişkisi. Din eğitimi her demokratik ülkedeki temel özgürlüklerden. Din eğitimi çeşitli şeyler yanında velilerin çocuklarını istedikleri veya mensup oldukları dinin gereklerine göre yetiştirme hakkını da kapsıyor. Bu bakımdan iki yol söz konusu. İlki ve Türkiye’nin de kabul ettiği model din eğitimini bir kamu hizmeti olarak görmek ve genel eğitim sistemi içinde buna yönelik düzenlemeler yapmak. İkinci yol ise devleti din eğitiminden uzak tutmak, ama din eğitiminin sivil toplum tarafından verilmesinin önünü açmak ve bunun için talepte bulunanları aralarında ayrımcılık yapmadan kamu imkânlarından yararlandırmak.
Bu modellerden biri diğerine üstündür veya demokrasi sadece tek model ile uzlaşır demek mümkün değil. Dünyadaki örneklerine baktığımızda her iki yolun da demokratik ülkelerde takip edildiği görülüyor. Yani genel olarak Türkiye’nin takip ettiği yol sadece Türkiye’ye mahsus değil. Bununla beraber bu modelin problemden ari olduğunu söylemek de imkânsız. Sorunlar genel olarak eğitimde baskın çoğunluğun dininin esas alınmasında ve diğer inançların bir ölçüde ayrımcılığa uğratılmasında boy gösteriyor. Türkiye’de de bu çerçevede bazı problemler olduğu görülüyor. Örneğin din eğitiminin mecburi olması ve bu eğitimde kitaplar üzerinden değilse bile öğretmenler üzerinden Sünni geleneğin esas alınması gibi sorunlar mevcut…
Konuya İmam Hatip Okulları özelinde bakılırsa neler söylenebilir? Bir defa bu okullar, CHP tarafından, uzun bir süre din özgürlüğünün ciddi şekilde ihlâl edilmesinin ve dinlerin ve dinî grupların keyfî ve zaman zaman acımasızca müdahaleye maruz bırakılmasının ardından kuruldu. Diğer taraftan, bu okullar toplumsal taleplere cevap olarak doğdu. Bir meslek okulu olarak kurulmaları da din özgürlüğünün ne olduğunun tam olarak anlaşılamamasının sonucu.
Aslında vatandaşlar çocuklarını bu okullara imam veya müezzin olsun diye değil, dinî bilgisini artırsın ve dindar olsun diye gönderiyor. Bu bakımdan okulların adı da yanlış. Sanırım doğru ad dinî eğitimi de kapsayan geleneksel bir eğitim verildiğini yansıtacak bir ad olmalı…Bu okulların genel okul mevcudu içinde orantısız bir büyüklüğe sahip olduğu da temelsiz bir iddia. Türkiye gazetesinde çıkan bir habere göre bu okulların tüm okullar arasındaki oranı yüzde 13,49. Bütün lise öğrencilerinin toplam sayısı 4 milyon 997 bin civarındayken bu okullara gidenlerin sayısı ise 514 bin civarında. Yani yaklaşık her on öğrenciden biri bu okullara devam etmekte. Bu rakamlar da laikçi kesimlerin bu konudaki endişelerinin ne kadar temelsiz olduğunu gösteriyor.
Kanaatim odur ki İmam Hatip Okullarının adı değiştirilmeli ve bazı kişi ve çevreler bu okulları ve öğrencilerini kınamaktan ve dışlamaktan vazgeçmeli!