14 ve 28 Mayıs seçimlerinde CHP’nin başını çektiği Mİ yenildi. Bu yenilgiden en büyük payı, hâliyle, CHP, İP ve HDP/YSP aldı. CHP’de çeşitli sıkıntılar ortaya çıktı. Bazı kişiler ve çevreler bir genel başkan değişikliği talep etti. Bu çerçevede İmamoğlu ismi gündeme geldi. İmamoğlu da bu istikamette beyanatlar verdi. Her ne kadar açıkça genel başkanlığa aday olduğunu söylemese de yenilgiden sonra partide “tepeden tırnağa değişim” olması gerektiğini dile getirdi.
İmamoğlu İstanbullular tarafından eskisi kadar tutulmuyor. Bunun ana sebebi kendi davranışları, yaptıkları ve yapmadıkları/yapamadıkları... İmamoğlu bir usta siyasetçide olmaması, olsa da mümkün mertebe gösterilmemesi gerektiği kadar sinirli. Saldırgan ve sert üslubunu kontrol etmede zorluk çekiyor. İstanbul’da geçmişte yaşanmış kritik anlarda tatile gitmesi, büyükelçilerle yemeğe çıkması ve nihayet kendisinden beklenen performansı gösterememesi popülaritesini epeyce eritti. Buna rağmen İmamoğlu’nun genel başkanlık yarışında ısrarlı olması beklenebilir. Gelgelelim, bazı sıkıntıları var ki, görmezden gelinemez...
Her şeyden önce İmamoğlu seçimlerde alınan yenilgilerden hiçbir şey olmamış gibi kaçamaz. Yenilen aynı zamanda İmamoğlu. Kendisi başkan yardımcılığı teklifini kabul etmeseydi, seçim kampanyası boyunca Anadolu’da gezilere çıkmasaydı, mitingler yapmasaydı, daha ziyade İstanbul’da kalsaydı, bu mağlubiyetten bir ölçüde olsun nasiplenmemesi mümkündü. Ancak, İmamoğlu tam tersine bir yol izledi. Aktif şekilde Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasında rol aldı. Hem de iddialı biçimde. Özellikle Karadeniz bölgesinde Erdoğan’ın oylarını önemli ölçüde azaltması bekleniyordu. Olmadı. Dolayısıyla İmamoğlu da yenilen taraftadır ve yenilgiye ortaktır. Bunu unutması doğru olmaz, unutturması ise imkânsız.
İmamoğlu hayli “esnek” bir politikacı. Yerine göre içki masasında insanlarla buluşuyor yerine göre camiye, cuma namazına gidiyor. Kur’ân okuyor ve geleneksel dinî nidaları seslendiriyor. Bu yönüyle klasik CHP kafasından hayli uzakta. CHP çizgisi bazen dinî inançlara ve görünümlere açık ve dinmez bir düşmanlık bazen de dine, dinî sembollere ve ritüellere kayıtsızlık şeklinde kendisini gösteriyor. Elbette bunun nedenleri araştırılmalı; ancak bu başka bir mevzu… İmamoğlu CHP’deki bu kanatlara tam olarak uymuyor. Dindar bir kişi değil ama dine karşı CHP tarafından alınan pozisyonları da pek paylaşmıyor. Bu İmamoğlu’nun CHP kadrolarında ve CHP parti tabanında genel başkan olarak kabul görmesini ve benimsenmesini zorlaştıracak bir unsur.
İmamoğlu’nun önündeki bir diğer zorluk CHP’nin mevcut yapısından kaynaklanıyor. Kılıçdaroğlu Erdoğan’a karşı girdiği tüm seçimleri kaybetmiş olabilir. Ama bu onun CHP parti teşkilatını, mezhepsel özelliklerinden ve çevresinden de yararlanarak, tam anlamıyla kontrol altına almış olduğu gerçeğini değiştirmez. Başka bir deyişle, Kılıçdaroğlu partisinde mutlak anlamda egemen. Kendisi istemediği sürece olağan yollarla makamından indirilmesi imkânsız. Nitekim kendisi de genel başkanlıktan ayrılacağına dair bir işaret vermedi. Hatta bu yüzden son seçimleri aslında kaybetmedikleri, kazançlı çıktıkları yolunda tuhaf açıklamalar yapıyor. Ancak, seçimin kaybedildiği ortada. Parlamentoda çoğunluk Cİ’nda ve başkanlık da Erdoğan’a kaptırıldı...
Bütün bunlardan çıkartılacak sonuç şu olsa gerek: İmamoğlu’nun genel başkanlığı Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlıktan ayrılmaya ikna etmesine veya Kılıçdaroğlu’nun başkaları tarafından buna ikna edilmesine bağlı.