Bolu Kartalkaya’da yaşanan korkunç yangın çok canımızı yaktı. Bu satırların yazıldığı sırada 78 kişinin hayatını feci şekilde kaybettiğini biliyoruz. Sömestir tatili olması sebebiyle otel müşterileri arasında genellikle çocuklarını tatile götürmüş aileler yer almaktaydı. Bu yüzden, çok sayıda çocuk da diri diri yanarak hayata veda etti...
Bu korkunç vaka ister istemez sorumluluğun kime veya kimlere ait olduğu sorusunu gündeme getirdi. Bolu Belediye Başkanı telaş içinde yaptığı ilk açıklamalarda kendilerinin bir sorumluluğu olmadığını, otelin bulunduğu alanın kendi sorumluluk alanlarında bulunmadığını ve asıl sorumluluğun Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait olduğunu iddia etti.
Ne yazık ki bu iddia ciddiye alınamaz. Ebette tek değil birden çok sorumlu kişi ve mevki var. Ancak, sorumluluk bunlar arasında eşit şekilde dağıtılamaz. Ağır sorumluluk ve hafif sorumluluk, kasti sorumluluk ve niyetlenmemiş sorumluluk şeklinde ayrımlar yapılması mümkün.
Böyle bakıldığında ilk ve ana sorumluluğun Bolu Belediyesi’nde olduğu aşikâr bir gerçek. Tanju Özcan’ın iddiasının tersine, oteldeki yangın sisteminin denetlenmesi ve bulguların raporlanması belediyeye ait bir görev. Başka türlü olması düşünülemez, çünkü bu işlerde genel olarak sorumluluk ve bu sorumluluğa uygun iş bölümü ve uzmanlaşma belediyelerde var. Nitekim, Tanju Özcan’ın açıklamasından hemen sonra ortaya çıkan belgeler durumu bütün açıklığıyla gösterdi. Otel, 12 Aralık 2024 tarihinde yaklaşık üç bin metrekarelik otel alanına yangın yeterlilik belgesi almak için Bolu Belediyesi’ne müracaat etmiş. Yapılan incelemede sekiz hayati kusur bulunmuş. Durum otele bildirilmiş. Otel başvurusunu geri çekmiş. Ardından, 24 Aralık’ta, aynı dilekçeyle, bu sefer sadece yaklaşık 70 metrekarelik restoran için yangın güvenlik belgesi almak istemiş ve almış.
Burada tuhaf bir durum olduğu aşikâr. Yangında güvenli olmayan bir binada yangında güvenli bir restoran nasıl oluyor? Binaya ilişkin eksiklikler nasıl oluyor da restoranı etkilemiyor? Bunlar cevaplanması zor sorular. Kadere bakın ki yangın da restoranda başlamış!.. Anlaşıldığı kadarıyla, bu süreçte devreye başka ilişkiler girmiş. Belediye bu sayede yangın güven raporu vermiş.
Bu belgede belediye başkan yardımcısının ve belediye başkanının dahli olduğu elbette ortada. Bir defa belediye başkan yardımcısı ve itfaiye hizmetlerinden sorumlu olan kişi belediye başkanının dayısının oğlu. Yani eş-dost-akraba belediyeciliği sayesinde göreve gelmiş biri. Elbette seçimle göreve gelmiş kimselerin yakınları da belediyelerde görev alabilir. Burada sanırım iki şeye dikkat etmek gerekir. İlki, göreve gelen kişinin eskiden beridir belediyede çalışıyor olması. İkincisi ise, yeterli uzmanlık bilgisine sahip olunması. Bolu’da bu hususların dikkate alınmadığı açık bir gerçek.
Bir diğer problem Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın yıllardır özellikle Suriyeli sığınmacılar karşısında sergilediği faşist, Kemalist, ırkçı ve ayrımcı tutum!.. Bu da Özcan’ın temiz bir sicile sahip olmadığını gösteriyor. Özcan daha önceden hukuka aykırı olduğunu bile bile Suriyeli sığınmacılara satılan suya on kat fazla fiyat biçtiğini ve Arapça tabelaları kaldırdığını söylemişti. Öyle sanıyorum ki hayatını kaybedenlerin hepsi veya bir kısmı Suriyeli olsaydı Özcan muhtemelen onlar için hiç üzülmeyecekti, hatta belki de sevinecekti!..
Elbette bütün sorumluluk sadece Belediye’de yatmıyor. Otelin sahipleri ve idarecileri de asıl sorumlulardan. Öte yandan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da otellere ruhsat vermede belediyelerden gelen yangın güvenliği evraklarına dayanmanın yeterli olup olmadığını sorgulaması lazım.
Sorumluluk onda veya bunda, ama feci şekilde kaybedilen canlar ne yazık ki mezarda... Allah, milletimizi ve memleketimizi benzer facialardan korusun.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...
Düşmana ne gerek, biz bize yetiyoruz.