Suriye’den son günlerde üzücü haberler geldi. Yeni yönetime eski yönetim adına isyan eden bazı rejim kalıntılarıyla yeni yönetimin savunma güçleri arasında çatışmalar çıktı. Bunun üzerine başta CHP ve TİP gibi çevreler ve Türkiye’de yaşamakta olan Nusayrilerin bazıları Suriye’de Nusayrilere karşı bir katliam yapıldığını iddia ettiler. Çeşitli açıklamalar yaptılar. Konuşanlar arsında çok ağır sözler sarf edenler eksik değildi. Türkiye’nin askerî olarak vakaya müdahale etmesini isteyenler oldu. Bazıları Türkiye’nin bir koridor açarak saldırıya uğrayanları Türkiye’ye getirmesi çağrısı yaptı. Kimileri katledilenlerin akrabaları Türkiye’de yaşıyor, onlara sahip çıkmamız gerekir diye feryat etti...
Önce bir noktanın altını çizelim. Hiçbir sivilin ve meşru kamu otoritesine silahla meydan okumamış hiçbir muhalefet unsurunun kamusal bir şiddetle karşılaşmaması lazım. Bunu yaparak sivillere karşı haksız ve gereksiz şiddet kullananların da mutlaka tespit edilmesi ve yargılanması gerekiyor. Suriye’de de bu olmalı. Nitekim yönetim bunun olacağına dair işaretler verdi. Çatışmalar sırasında sivillere karşı suç teşkil eden fiiller işleyenlerin olduğunu açıkladı ve bunların cezalandırılacağını belirtti. Umarım bu sözler tutulur.
Ne var ki Türkiye’de yaşayıp “Suriye’de Nusayri katliamı var” diye feryat edenler bazı gerçekleri görmezden gelmekte. En başta söylenmesi gereken şey olayların ve çatışmaların resmî güvenlik güçleri değil Esad kalıntısı eski askerler ve silahlı çeteler tarafından başlatıldığı. Bunlar güvenlik güçlerine ansızın saldırdı ve çok sayıda insanı vahşice öldürdü. Bu isyanın öncüleri, nüfusun sadece %10'una dayanmalarına rağmen, muhtemelen dışarıdan alacakları yardımlara da güvenerek, yeni yönetime isyan başlattıklarını ilan etti. Güvenlik güçlerinin müdahalesi bu olaylar üzerine başladı. Yani durup dururken ve hiçbir meşru ve makul sebep yokken güvenlik güçleri topluca Nusayrilere saldırmadı. Sadece suç işleyen çetelerin etkisiz hâle getirilmesi amaçlandı ve bu da isyancıların hiç beklemediği kadar kısa sürede ve etkili şekilde yapıldı. Bu esnada zarar görmüş masum siviller olabilir. Onların durumu incelenmeli ve yanlış işler yapanlar cezalandırılmalı. Ancak, bu gerçek, olayların gerçek mahiyetinin saklanması için bir gerekçe olarak kullanılmamalı.
Suriye’de son olaylarda öldürüldüğü söylenen yüzlerce kişi on yıldan fazla süren iç savaşta Esad rejimi tarafından öldürülen yüz binlerce kişi yanında neredeyse hiç mesabesinde. Türkiye’de, Nusayri katliamı var diye feryat eden çevrelerin çoğunun Esad’ın alçakça katliamlarını görmezden geldikleri, destekledikleri, Esad ile anlaşılmasını istedikleri, Esad rejiminin propagandasını yaptıkları biliniyor. Şimdi ise feryat ediliyor. Neden? Meşru yönetime isyana karşı sessiz mi kalınmalıydı? Ayrıca, bir katliam yapıldığı iddia ediliyor ve karşı çıkılıyorsa niye gerçek katliamlara ses çıkarılmadı? Katliam her halükârda katliam mıdır yoksa bize yapılınca katliam başkalarına yapılırsa olağan mıdır?..
Bir diğer utanç verici tutum bir Nusayri şeyhi tarafından yapılan İsrail’den destek isteneceği açıklamasıydı. O İsrail ki Gazze’de on binlerce masum insanı, çocuğu, kadını gözünü kırpmadan öldürdü. Hâlâ kana doymadığından katliamları tekrar başlatmanın yollarını arıyor. Zamanımızın en büyük katliamcısı olan böyle bir devlet nasıl olup da sözüm ona katliamı önleyecektir?
Her türlü katliama, hakız ve yersiz şiddete, sivillere yönelik saldırılara, kimden gelirse gelsin karşı çıkmak bir erdemdir. Katliamlar arasında ayrımcılık yapmamak ve tüm katliamlara ne adına ve kim tarafından yapılırsa yapılsın karşı çıkmak da bir erdemdir. Ne yazık ki Suriye’de son yaşananlar Türkiye’de bazı kişi ve kesimlerin bu erdemlerden tamamen mahrum olduklarını bir kere daha gösterdi.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...
Devlet büyüklerimiz sivillerin öldürülmesine engel olmak için çalışıyorlar. Olmazsa, biz onlar için de koridor açarız. Kim olursa olsun mazlumun yanındayız.