Kürsü masuniyeti ve değeri

A -
A +

Masuniyetin manası korunma, sorumlu tutulmama. İfade masuniyetinin anlamı, konuşan kişinin, ne söylerse söylesin, dediklerinden, cezaî anlamda sorumlu tutulmaması. Başka bir deyişle, her istediğini söyleyebilmesi. Kürsü masuniyeti ise daha ziyade parlamentolarda geçerli olan ve bu çerçevede kürsüde konuşan milletvekilinin her konuda her görüşü ifade edebilmesini garanti altına alan bir kavram. Bu ilkenin en fazla ihtiyaç duyulduğu ve en fazla geçerli olduğu yer, gerçekten, demokratik parlamento.  

 

Parlamento Latince kökenli bir kelime. Anlamı, konuşulan yer. Parlamenter ise konuşan kişi demek. Konuşma, aslında, parlamentonun var oluş gerekçelerinden biri. Parlamento, kamusal meselelerin enine boyuna konuşulması için ortaya çıkmış olan ve her fikrin serbestçe dile getirilebilmesi gereken bir kurum. Elbette parlamentoda herkes makul bir şekilde konuşmaz. Bazen konuşmacılar diğer insanları suçlayıcı, rahatsız edici, ağır ifadeler kullanabilir.

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli önceki hafta yaptığı bir açıklamada TBMM’de kürsü masuniyetinin gözden geçirilmesi ve sınırlanması talebinde bulundu. Bahçeli’nin bu çıkışında, muhtemelen, Ahmet Şık’ın Meclis’te yaptığı, soy adının tersine, pek de ‘şık’ olmayan konuşmanın sebep olduğu kaotik ortamın ve AK Parti İzmir milletvekili Alpay Özalan’ın Şık’a müdahale girişiminin etkileri vardı.

 

Ülkemizde, ne yazık ki, ifade özgürlüğü, ifadelerden kimin nasıl etkilendiğinden bağımsız bir değer olarak görülmüyor ve savunulmuyor. Hemen her kesim kendisinin hassas olduğu konularda ifade özgürlüğüne sınır istiyor. Savunmadığı çizgide görüş açıklayanları ve talepte bulunanları gafletten ihanete uzanan bir yelpazede çeşitli şekillerde suçluyor. Kendisi için hassas konular ya da ezberleri hakkında hiç konuşulmamasını veya konuşanların cezalandırılmasını istiyor. Bahçeli’nin kürsü masuniyetinin sınırlarının gözden geçirilmesi talebini de bu çerçevede görmek ve okumak mümkün.

 

Oysa ifade özgürlüğü insanların popüler veya kuvvetle benimsenen görüşlere ne kadar ters olursa olsun fikirlerini serbestçe ifade edebilmesini gerektirir. İfade özgürlüğünün kısıtlanması bütün topluma zarar verir. Özellikle TBMM platformları tam bir ifade özgürlüğüne sahip olmak zorundadır. Parlamento kelimesinin kökeninde de bu vardır. Parlamento tartışılan yerdir. İnsanlar kürsüye gelmeli ve her görüşü dile getirebilmelidir. Söylenen sözleri beğenmeyenler ve sevmeyenler de sözün sahibine fiilî olarak saldırmak yerine söze sözle cevap vermeye çalışmalıdır.

 

Bunun niye böyle olması gerektiği açıktır. Bir görüşün açılanmasına müsaade edilmemesi o görüşün hiç olmadığı veya varken yok olduğu anlamına gelmez. Tam da tersine, görüşünü açıklaması engellenen kişiler o görüşe daha çok bağlanır. Kendi görüşlerini karşı görüşlerle test etme, böylece yanlışlarını düzeltme imkânından mahrum olur. Görüş açıklaması engellenen kişiler radikalleşmeye doğru itilir; konuşma ve tartışma yerine başka yolları aramaya ve denemeye başlar.

 

Yasaklama ve engellemelerden diğer insanlar da menfi etkilenir. Sevmedikleri ve yanlış buldukları fikirleri eleştirmek için düşünmeye, karşı argüman geliştirmeye gayret sarf etmek yerine kaba güç kullanmaya yönelmek uzun vadede en büyük zararı onlara verir. Fikrî gelişmeleri güdük kalır…

 

Bu yüzden, Meclis’te kürsü masuniyetinin sınırlanması gerektiği görüşünün yanlış ve gayet antidemokratik gelişmelere yol açabilecek bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.