Kürt meselesinde neredeyiz?

A -
A +

DEM’in ve bir ölçüde Öcalan’ın söyleminde barışı öne çıkaran ve yapılmak istenen şeye “barış süreci” adını veren tutum hatalı ve bir temelden mahrum. Ortada birbiriyle eşit statüde olan iki güç yok. Bir tarafta uluslararası meşruiyete sahip ve tüm dünya tarafından tanınan bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti öbür tarafta ise zora ve zorbalığa dayanan ve tüm demokratik değerleri ve süreçleri reddeden bir terör örgütü var.

 

Türk ve Kürt toplumları arasında bir savaş da cereyan etmiyor. Bunun sebebi halkın bu meseleye karşı duyarsız kalması değil; devletin terörle gerekli mücadeleyi yürüttüğüne inanması. İyi ki böyle, aksi takdirde, Türkiye’nin her yeri savaş alanına döner ve kan gövdeyi götürürdü. Dolayısıyla, DEM çizgisi meseleyi Türk halkıyla Kürt halkı arasında bir barış problemi olarak görmekten ve sunmaktan vazgeçmeli.

 

Kürt probleminin kaynaklarından biri demokrasi ve selfdeterminasyon ilişkisinde ortaya çıkmakta. Antidemokratik bir devlette egemenliğin paylaşılmaması otoriteryenliğin bir gereği ve sonucuydu. Türkiye demokratik bir ülke olarak kurulsaydı, demokratik haklara ve süreçlere yer verseydi, egemenlik problemi önemli ölçüde hafiflerdi; çünkü demokraside birey olarak her insan egemenliğin bir parçasına sahiptir ve bireysel selfdeterminasyon grup selfdeterminasyonundan önce gelir.

 

Başa bir deyişle selfdeterminasyon kavramı demokrasiye geçildikten sonra klasik anlamını taşıyamaz. Demokrasi yerleştikçe bireysel selfdeterminasyonun ağır basması yolunda ilerlenir. Nitekim, Türkiye'de demokrasinin gelişmesi de bu doğrultuda sonuçlar verdi. En sonunda, 2010'lu yıllarda, Kürt etnisitesine dayandığını iddia eden partilerin var olması ve faaliyet yürütmesi mümkün oldu. Bu, elbette, terörden vazgeçilmesi sonucunu vermeliydi. Ama bir taraftan PKK öncülerinin bütün bu tartışmalardan ve fikirlerden bihaber olmaları diğer taraftan da ABD ve Rusya'nın tahrikleri ve İran'ın manipülatif faaliyetleri sonucu bu husus görülemedi...

 

Bir diğer konu, Türkiye’nin Kürt topraklarında işgalci olduğu iddiası. Türkiye gerçekten işgalci mi? Bu soruya da kesin bir evet veya hayır cevabı vermek çok zor. Ancak, bir tür işgal olduysa bile bu yüz yıllar önce vuku bulmuş bir durum ve ilk duruma dönmek imkânsız. Buna teşebbüs etmek, daha büyük acılara sebep olabilecek bir yola girmek anlamına gelir. Unutmayalım ki Kürt nüfusunun çoğunluğu Türkiye’nin başka yerlerinde yaşıyor.

 

Türkiye Cumhuriyeti meşru ve uluslararası tanınmaya sahip bir devlet iken PKK bir terör örgütü. Dolayısıyla, iki aktörün barış yapmasından söz etmek anlamsız. Bu el-Kaide ile ABD barış yapsın diye çağrı yapmaya benzer bir durum. Ayrıca, barış zaten var. Türkiye AB ve ABD demokrasisinin çok ötesinde bir performans göstererek terörle bağları olan bir partiye var olma ve TBMM'de temsil edilme imkânı tanıdı. Oysa, mesela İspanya'da Batasuna Partisi sırf terörü kınamadığı gerekçesiyle kapatıldı ve öncüleri cezalandırıldı. İspanya Anayasa Mahkemesi ve AİHM bu karara onay verdi. Türkiye’de olması gereken terörden vazgeçilmesi ve demokratik siyasete dayanılması...

 

Bu yüzden, yapılması gereken tek şey terör örgütünün kendi kendisini dağıtması. Kürtler ne istiyorlarsa onları siyaseten serbestçe dile getirebilmeli ve demokratik siyasi mücadele ile hedeflerine ulaşmaya çalışmalı. Öcalan bunun gerçekleşmesine hizmet ettiği takdirde değerli bir iş yapmış olacaktır. PKK’nın dağıtılmasını gerçekleştirirse Öcalan’ın cezasının affedilmesi bile düşünülebilir. Ama, birbiriyle savaşan iki kesim ve keskin halk bloku varmış ve bu bloklar arasında barışa ulaşmak için bir pazarlık yapılıyormuş havası vermek yanlış ve zararlı.

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Ali31 Ocak 2025 11:37

Sn.Atilla Hocam, Türkiye'nin Kürt topraklarında işgalci olduğu iddiasının kesin cevabı var olup, bu cevap "hayır"dır. Türkiye Kürtler'in yaşadığı bölgeleri hiçbir zaman zorla işgal ederek almamıştır, zira kamuouyundaki yaygın inanışın aksine Kürtler Anadolu'ya Türkler'den sonra gelmişlerdir.