Piyasa ve fırsatçılık!

A -
A +

Kartalkaya yangınından sonra “Fırsatçılar otel yangını sonrasında yangın tüplerine yüzde seksen zam yaptı” şeklinde haberler ve buna ilişkin yorumlar ve kınamalar çeşitli yerlerde ve kişilerde boy gösterdi. Bu tür haberlerle ve aynı tarz kınamalarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Daha önce de defalarca karşımıza çıkmışlardı. Ramazan ayının gelmesi ve fiyatların yükselmesi sebebiyle yakınlarda daha fazla seslendirildiklerine şahit olacağız.

 

Ne var ki, bu, olaya tek bakış bu değil. Bir başka ve ne yazık ki azınlıkta olan yaklaşım sosyal medyada Dr. Büşra Sönmez tarafından aşağıdaki gibi dile getirildi:

 

“Tamamen yanlış bir ifade. Bir yangın sonrasında yangın tüpü fiyatlarının hızla yükselmesi fırsatçılık değil, son derece doğal bir piyasa tepkisidir. Piyasa mekanizması arz ve talep çerçevesinde işler. Yaşadığımız yangın olayı sonucunda insanların yangın tüpüne olan talebi hızla artmıştır. Ancak, bildiğiniz gibi ekonomi kıt kaynakları yönetme bilimidir ve yine bildiğiniz gibi yeryüzünde sınırsız sayıda yangın tüpü yoktur. Dolayısıyla mevcut yangın tüpü sayısı, ani talep artışını karşılayacak durumda değildir. Bu fiyat artışı da kıt kaynakların (yani sınırlı sayıdaki yangın tüpünün) en çok ihtiyaç duyanlara, en verimli şekilde dağılmasına yardımcı olur. Yükselen fiyatlar tüketicilere 'yangın tüpü sayısı kıttır, dikkatli alın' mesajını verirken, üreticilere de 'daha fazla yangın tüpü üretilmesi gerektiği' mesajını verir. Bu bir fırsatçılık değildir. Bunu fırsatçılık olarak değerlendirip, söz gelimi yangın tüpü fiyatlarına bir üst limit koymuş olsaydık, üreticilerin yangın tüpü üretme müşevviği azalacak, bu da yangın tüplerinin hızla tükenip karaborsaya düşmesine yol açacaktı. Karaborsaya düşen ürünün fiyatı şu anki zamlı hâlinden bile kat kat yüksek olacak, sonuçta hiç kimse yangın tüpü alamayacaktı. Dolayısıyla yangın sonrasında yangın tüpü fiyatlarının artması piyasanın doğal işleyişidir ve kaynakların daha etkin şekilde dağılmasını sağlar.”

 

Yazıya fazla bir şey eklemeye gerek yok. Ancak, iki noktanın altını tekrar çizmekte fayda var.

 

İlki piyasada fiyatların arz ve talebin buluştuğu noktada oluşması gerçeği. Bu, insan davranışının sonucu olan ama bilinçli olarak hiçbir insan veya insan grubu tarafından oluşturulmayan bir gerçek. Bir tür iktisat kanunu, ya da iktisadi bir genelleme. Arz talep kanunu adı verilen şey. Ne yapılırsa yapılsın bu kanun var olmaktan ve işlemekten engellenemez.

 

İkincisi, ilkine paralel olarak, ekonomik hayatın akışına, özellikle fiyatların oluşumuna polisiye tedbirlerle ve siyasi-idari kararlarla müdahale etme imkânının olmaması. Müdahale etmek mümkün sanılabilir ama istenmeyen sonuçlar ortaya çıkacak ve muhtemelen işler daha da kötüye gidecektir. Bu yüzden, özellikle kamu otoritelerinin fiyatlara anlık olarak müdahale etmeye ve yön vermeye çalışmak yerine genel istikrarla ilgilenmesi çok daha doğrudur ve iyidir. Fiyat yükselmelerini ekonomi dışı kararlarla önlemeye çalışmak kaynakların yanlış tahsis edilmesi, yetersiz üretim ve ekonomide yoklukların veya karaborsanın yaşanması gibi sonuçlara yol açacaktır.

 

Bu realiteler toplumsal hayatta ve siyasette karşılık buluyor mu? Ne yazık ki hayır. Hemen hemen tüm önemli siyasi partiler ve liderler aynı kafada. Bu yüzden, iktidar sözcüleri devamlı fahiş fiyat adını verdikleri ve aslında namevcut bir olgu üzerinden sağa sola eleştiri yağdırıyor ve hatta bazen tehditler yöneltiyor. Muhalefet ise, iktidarın bu tavrını, eleştirmek bir yana, sessiz kalarak destekliyor ve kendisinin iktidar olması hâlinde ekonomiye daha fazla müdahil olacağına dair işaretler veriyor...

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe19 Şubat 2025 09:42

Bu ekonomi düzeni Adam Smith kapitalizmidir. Onun için devletin fahiş fiyat artışı olunca piyasaya el atması ve narh koyması gerekir. Ya da elinde üretim araçları olması gerekir. Devlet, ürettiği maske ve tüpleri ucuza vermeli, rekabet sağlayıp özel şirketlerin de fiyatları indirmesini sağlamalıdır.