Demokratik bir ülkede her vatandaş bir siyasi çizgiyi benimsemeye ve oy vermek dâhil olmak üzere çeşitli şekillerde siyasi partilere destek vermeye hak sahibidir. Vatandaşların oyları eşittir; A partisine oy verenler de B partisine oy verenler de demokratik haklarını kullanmış olurlar. Bu bakımdan meselâ şiddete bulaşmış partilere verilen oylarla şiddetten uzak kalmış partilere verilen oylar arasında bile ayrım yapılamaz. Şiddete bulaşmış, destek olmuş veya şiddeti kınamamış partilere yapılan eleştirilerin onların seçmenlerine değil yönetimine yönelik eleştiriler olarak kabul edilmesi gerekir.
Bu çerçevede sanatçıların da bir siyasi tercihlerinin olması gayet doğaldır. Onların oyları da diğer vatandaşların oyları gibi tek oydur. Sanatçılar da sıradan vatandaşlar gibi siyasi tercihlerini açıklayabilir ve seçmenleri kendilerinin desteklediği siyasi partiye oy vermeye teşvik edebilirler. Ancak, birer kamusal figür olarak sanatçıların durumu sıradan vatandaşların durumundan farklıdır. Tanınmış sanatçılar icra etikleri sanattan dolayı kitleler tarafından beğenilir ve sevilirler. Bu kitleler içinde muhtemelen her görüşten insan vardır. Bu yüzden sanatçıların siyasi açıklama ve çağrılarında ihtiyatlı olması ve onların çizgisinde olmayan kimseleri gücendirmemeye, küstürmemeye, kendilerinden uzaklaştırmamaya çalışması beklenir...
Ne yazık ki Türkiye’de son seçimde bu hususta hiç de dikkatli olmayan ve taraf oldukları siyasi harekete hararetli destek çağrıları yapan sanatçılar gördük. Hatta bazılarının bununla da yetinmeyerek farklı tercihleri olan insanlara saldırdığına, onlara hakaret ettiğine şahit olduk. Bu davranışın sebepleri neler olabilir?
Her şeyden önce bu sanatçıların çoğunun CHP kafasında olduğunun altı çizilmeli. Dünyaya ve hadiselere CHP penceresinden bakıyorlar. Erdoğan iktidarına karşı öfkeleri birikmiş vaziyette. Sanıyorum ki Erdoğan’ın seçimi mutlaka kaybedeceği inancı bu öfke ve nefretin serbestçe dışa vurmasını sağladı ve sanatçıların uyması beklenen standartlar rahatça ihlâl edildi...
Bu çerçevede bir diğer nokta geride kalmama arzusu ve çabası. İktidarın gideceğine kesin olarak inanmış ve eskiden beridir militan bir çizgide olduğu zaten bilinen kimi sanatçıların açıklamaları diğer sanatçıları teşvik etmiş olabilir. Bu durumdaki sanatçılar koroya katılmazlarsa geride kalacakları düşüncesiyle hareket ederek çirkin siyasi açıklamalar yapmış olabilir.
Akla gelen bir diğer sebep sosyal baskı... Diğer toplum kesimleri gibi sanatçılar da esas itibarıyla birbirlerini takip ediyor ve birbirlerinden etkileniyorlar. Özellikle sosyal medyada beliren iktidar aleyhtarı baskın ve yaygın hava sanatçı takımından bazılarını bu bakımdan etkilemiş ve geride kalmama endişesini artırarak koroya katılmaya teşvik etmiş olabilir...
Sosyal baskının bir diğer kısmı ise iş yapmakla, boşta kalmamakla ilgili. Kabul etmek zorundayız ki Türkiye’de sanat camiasında sol ve Kemalist fikirler ağırlıkta. Onların olduğu çizgide olmamanın ileride özellikle iktidarın değişmesi hâlinde iş yapmalarını zorlaştırabileceği, hatta işsiz kalmalarına yol açabileceği endişesi bazı sanatçıları ileri geri konuşmaya teşvik etmiş olabilir.
Sanatçıların siyasi fikir ve tercih sahibi olması normal. Bunları özel platformlarda dile getirmelerinde de bir problem yok. Ancak, kamusal ortamlarda sert ve özellikle kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayan tavırlar almaları hem ahlâk hem de akıl dışı. Ahlâk dışı çünkü demokratik eşitliğe aykırı, akıl dışı çünkü sanatçıların takipçileri ve sevenleri arasında her görüşten insan var ve bunların bir kısmının gücendirilmesi kadar yanlış bir tutum olamaz...
Umarım 14-28 Mayıs seçimlerinde yaşananlar, bu sanatçılar için iyi bir ders olmuştur ve onları bundan sonra daha makul ve mutedil davranmaya teşvik edecektir.