Seçim güvenliği ve PKK

Sesli Dinle
A -
A +
Seçim güvenliği önemli bir konu. Zira, güvenli seçimlerin olmadığı bir yerde demokrasiyi ayakta tutmak imkânsız.
 
İnsanlar kime oy verirlerse versinler bir şeyin değişmeyeceğini, oylarının çalınacağını düşünürlerse çoğulcu demokratik siyasetin bir anlamı kalmaz. Dolaysıyla, siyasi aktör olmak da önemsizleşir. Bu yüzden, seçim güvenliğine yönelik hassasiyeti ve çabaları anlayışla karşılamak ve takdir etmek gerekir.
Seçim güvenliğine ilişkin konular özellikle muhalefetin gündeminde önemli bir yer işgal etmekte. Bu bir bakıma anlaşılır bir tavır. İktidarda olan partilerin kamu gücünü ve imkânlarını kullanarak seçimlere hile bulaştırabileceği akla yakın görünmekte. Ancak, Türkiye örneğinde seçim güvenliği meselelerinin sadece iktidardan kaynaklanabileceği düşüncesi çok da anlamlı görünmüyor.
 
Türkiye’de seçim güvenliğinin hayli yüksek olduğu söylenebilir. Her şeyden önce seçimler kamu bürokrasisinin değil yargıçların gözetim ve denetimi altında yapılmakta. Yargıçların başını çektiği işleyiş mekanizmasına siyasi partiler üzerinden sivil toplum geniş bir katkı sağlamakta. Seçim güvenliği sistemimizin başlıca kademeleri sandık kurulları, ilçe seçim kurulları, il seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu. Bir önceki seçimde en yüksek oy almış beş parti bu kurullarda gözlemci bulundurma hakkına sahip. Oylar sayılıyor ve tutanak altına alınıp aşağıdan yukarıya doğru akıyor. Seçim sonuçları anı anına siyasi partiler tarafından da takip ediliyor. Böyle bir sistem içinde seçimin sonuçlarını değiştirecek çapta bir hile yapmak hemen hemen imkânsız.
 
Buna karşılık muhalif kişiler ve çevreler zaman zaman akla hayale sığmayacak iddialar öne sürmekte. Bunların en ilginçlerinden biri “çipli oy pusulaları” basıldığı, oy kullanma günü saat 17.00’de Erdoğan dışındaki adaylara verilen evet mührünün buharlaşacağı ve Erdoğan hanesinde evet mührünün belireceğine ilişkin olanı. Bu iddia aslında 2018 seçimlerinde de ileri sürülmüştü ama sonra unutuldu. Birileri tekrar gündeme getirdi ve sosyal medyada paylaşıldı. İşin komiği, bu akla ve mantığa aykırı iddiayı paylaşanlar arasında bazı “meşhur” üniversite hocaları da vardı!..
 
Aslında seçim güvenliği açısından tartışılması gereken ama özellikle muhalefet tarafından es geçilen bir konu var. Bu, seçim güvenliğine ilişkin en önemli problem sayılabilir: PKK’nın varlığı ve seçime müdahil olması... PKK’nın eskiden beridir “ayrık otu” gibi gördüğü HÜDA-PAR’a saldırıları artmaya başladı. En son Edirne’de ve Mersin'de böyle saldırılar gerçekleşti. Diğer taraftan, gazetelere yansıyan haberlere göre PKK koruculara telefon edip onları tehdit ediyor. Kimin kime oy verdiğini bildiklerini ve bunun hesabının sorulacağını söylüyor. İşte seçim güvenliğine ilişkin gerçek bir tehlike… HDP’nin PKK ile organik bağlara sahip olmasının bu partinin demokratik meşruiyetini zaafa uğrattığı ve onu antidemokratik bir çizgiye çektiği üzerinde daha önceki yazılarımda durmuştum.(*) Nitekim önceki seçimde de PKK bir seçim güvenliği problemi oluşturduğu için köylerdeki seçim sandıkları sayım esnasında ilçelerdeki seçim sandıklarıyla birleştirilmiş ve böylece hangi köyden kime oy çıktığının tespit edilmesi önlenmek istenmişti. Tedbir, bir ölçüde, başarılı da oldu. Ancak, bu, PKK’nın kimin kime oy verdiğini takip etmeyi bıraktığı anlamına gelmez. Koruculara yönelik tavrı bunu ispatlıyor. Muhalefet ise ilginç bir şekilde bu konuyu hiç gündemine almıyor. Çünkü, kuşku yok ki, bir anlamda HDP üzerinden PKK ile ortaklık kurmuş vaziyette…
 
Seçim güvenliğini gerçekten önemseyenlerin hayalî ve uydurma sorunlarla uğraşmayı bırakıp gerçek sorunlarla ilgilenmesi hem ahlâken daha doğru hem de demokrasimize daha çok fayda sağlayacak bir tavır olacaktır.
.....
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.