Seçimin asıl kazananı: Türk demokrasisi

Sesli Dinle
A -
A +
Türkiye 14 Mayıs’ta tarihî bir seçimi gerçekleştirdi. Parlamentoda milletvekili dağılımı belirlenirken cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan aday olmadı ve 28 Mayıs’ta cumhurbaşkanı için seçimin ikinci turuna gidileceği açıklandı.
 
Her seçimden alınacak dersler ve her seçimin ardından söylenecek şeyler vardır. Bu seçim hakkında da epeyce konuşulacak. Ancak, iki hafta sonra ikinci tura gidilecek olması konuların en azından bazılarını bir süre ertelemeyi gerektirecek. Bununla beraber, bence seçime ilişkin olarak dile getirilmesi gereken önemli bir husus var.
 
Seçimler bir yarış. Doğal olarak her seçimde kazananlar ve kaybedenler olur. Bana göre bu seçimin en fazla kazananı Türk demokrasisi oldu. Türkiye demokratik seçimler yapma siciline zor bir seçimi daha başarıyla gerçekleştirerek yeni bir sayfa ekledi.
 
Bu noktanın önemi ve değeri ne kadar vurgulansa az. Ne demek istediğimi daha iyi anlatmak için dünyanın önde gelen demokrasilerinden biri olduğu genellikle kabul edilen ABD demokrasisi ile Türk demokrasisini karşılaştırabiliriz.
 
ABD, Türkiye Cumhuriyeti’nden farklı olarak, doğru -yani dar değil geniş- anlamda cumhuriyet olarak kuruldu. Bunun anlamı daha başından itibaren seçimli cumhuriyet olmasıydı. Bağımsızlık savaşından sonra yeni bir tiran istemeyen Amerikan kurucu babaları monarşiyi değil cumhuriyeti tercih etti. Cumhuriyetin yürütme organı olarak halk tarafından seçilecek bir başkanlık kurumu oluşturdu.
 
Bu cumhuriyet seçime dayanmaktaydı ama kurucu babalar halkın her zaman doğru tercih yapamayabileceği endişesiyle başkanın doğrudan halk değil eyaletlerden gelecek temsilcilerden oluşacak bir ikinci seçmenler heyeti tarafından seçilmesini kararlaştırdı. Bu düzenleme büyük ölçüde kadük hâle gelmiş olmakla beraber hâlen var olmaya devam etmekte. Yani en azından teoride halk doğrudan doğruya başkanı seçme yetkisine sahip değil.
 
Bununla bağlantılı bir diğer problem bu ilkenin çoğunluk oyunu değersizleştirmesi. Amerikan seçim sisteminde seçimlerde çoğunluk değil seçmenler heyetinde çoğunluk elde etmek önemlidir. Bunu sağlayan oyların çoğunu değil azını alsa bile başkan seçilebilir. Nitekim 2016’da yapılan Hillary Clinton ve Donald Trump’ın başkanlık için yarıştığı seçimde Trump rakibinden yaklaşık üç milyon daha az oy almasına rağmen başkan seçildi ve bu çeşitli rahatsızlıklara sebep oldu.
Bir başka problem Amerikan seçimlerinin güvenilirliği. ABD’de seçimler kamu idaresinin -yani memurların- gözetim ve denetiminde yapılıyor. Amerikan bürokrasisinin meselâ Türkiye bürokrasisine nispetle daha az yozlaşmış olması sayesinde fazla sorun doğmuyor ama bu hiç sorun olmadığı anlamına gelmiyor.
 
Buna karşılık Türkiye seçimlerinde çoğunluk ilkesine daha sıkı bir şekilde uyuyoruz. En fazla oyu alan kazanıyor. Ayrıca, seçimleri yargı gözetim ve denetiminde yapıyoruz. Buna ilişkin düzenleme “açık oy gizli sayım” gibi anti demokratik usullerle yapılan ve iktidarın CHP yönetimi tarafından çalındığı 1946 seçim rezaletinden sonra iktidarın ve muhalefetin iş birliği ile gerçekleştirildi ve bugüne kadar yürürlükte kaldı. Bu sayede çok zor ve çetrefil seçimleri başarıyla atlattık. Hayli zor ve gergin bir seçim olan 14 Mayıs 2023 seçimlerini de elimize
yüzümüze bulaştırmadan yaptık...
 
Zor bir seçimi başarıyla gerçekleştiren Türk demokrasisi seçimin asıl kazananı oldu. Türkiye böylece demokrasi tarihine bir altın sayfa daha ekledi. Demokratik açıdan seçilenin usulüne uygun şekilde seçilmesinin kimin seçileceğinden çok daha önemli olduğu gerçeği göz önüne alındığında bu başarının önemi daha iyi anlaşılır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.