Ülkelerinin özgürlüğüne kavuşmasından sonra Suriye’ye dönmekte olan sığınmacılar Türkiye’ye ve Türk halkına teşekkür etmekte. Türkiye’nin kendilerine çok iyi muamele ettiğini belirtmekte. Bunları söylerken kalpten konuşmakta ve gözlerinde minnettarlık ışığı parlamakta. İyi de bu teşekkürler kime gidiyor? Başka türlü sorulursa, teşekkürleri kim hak ediyor?
Sığınmacılar konusu daha bir ay öncesine kadar gündemde hep zirvede yer almaktaydı. Ben de bu konuda çeşitli tartışmalara girdim. Mesela bir üniversitenin rektör yardımcısı bir sosyal medya mesajı paylaşarak Kanada ile Türkiye’nin sığınmacı politikasını karşılaştırmaya çalıştı. Türkiye’nin Kanada’nın seçici kabul politikasını örnek alması gerektiğini öne sürdü. Bu kişiye yazdığım cevapta bu bakışın akla ve realiteye aykırı olduğunu ifade ettim. Kanada’nın iki okyanusla dünyanın geri kalan kısmından ayrılmış olarak sığınmacı kabulünde daha seçici olabileceğine dikkat çektim. Ama Suriye ile 900 kilometrelik kara sınırı olan Türkiye’nin böyle yapamayacağını, yapmaya çalışmasının da insan haklarına ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirttim. Türkiye’nin bu bakımdan Ukrayna’dan milyonlarca sığınmacı alan Polonya’ya benzetilebileceğine işaret ettim.
Bununla beraber Türkiye’de aşağı yukarı bir blok olarak Suriyeli sığınmacılara karşı çıkan kesimler vardı. Kemalistler, Türk faşistleri ve Kürt faşistleri gibi... Kemalistlerle Türk faşistleri önemli ölçüde iç içe geçen ve ırkçılık kokan argümanlarla sığınmacılara karşı çıktılar. Yalan haberler ürettiler ve halkı sığınmacılara karşı tahrik ettiler. Kürt faşistleri daha alçak perdeden konuştu ama “Türkiye’deki Kürt bölgesine” Suriyeli sığınmacıların yerleştirilmesi hâlinde onlara yaşama imkânı verilmeyeceği türünden faşist tehditler yapmaktan geri kalmadılar...
İtiraf etmek gerekir ki Türkiye’de Cumhur İttifakı çevrelerinde de Suriyeli sığınmacı karşıtı hava baskın ve yaygındı. Bir oran vermek çok zor ama sığınmacı karşıtlığının toplumun en az yüzde 70’i tarafından kabul gördüğünü düşünmekteyim. Bunu mesela AK Parti tabanıyla bu konuda muhatap olduğunuzda anlamak mümkündü. MHP ise ırkçılığa daha yakın bir pozisyondaydı ve MHP türevleri açıkça ırkçı argümanlarla meydana çıkmaktaydı.
Bundan kaynaklanabilecek kötülükleri sınırlamada tek başına Erdoğan etkili oldu. Erdoğan’ın sığınmacı dostu bir tavır alması ve bu tavrını tekrar tekrar yansıtmaktan çekinmemesi AK Parti tabanını bu bakımdan frenledi. Cumhur İttifakı içinde yer alması da MHP’yi örneğin İyi Parti’den ve CHP’den daha iyi bir noktaya çekti. Dolayısıyla, Suriyeli sığınmacıların teşekkürünü en büyük ölçüde Erdoğan hak ediyor. O olmasaydı tam bir felaketle karşı karşıya kalırdık. Nitekim geri dönen bütün sığınmacılar bunun farkında ve Erdoğan’a teşekkürlerini açıkça dile getirmekte...
Çok sayıda kişi ve kuruluş sığınmacılara yardımcı oldu. Ama tüm faaliyetlerini gözleme fırsatına sahip olduğum Prof. Dr. B. Berat Özipek gerçekten tarihî bir misyon üstlendi. Bir taraftan farklı görüşteki kimselerden oluşan sığınmacı dostu ve gayet faal bir grubun varlığını devam ettirdi diğer taraftan hem görev yaptığı İstanbul Medipol Üniversitesi bünyesinde hem de başka platformlarda sığınmacıların hakkını bir bütün olarak savunarak veya mağdur edilen sığınmacılara bizzat sahip çıkarak âdeta bir destan yazdı.
Dolayısıyla, geri dönen sığınmacılar her ne kadar Türk halkına bir bütün olarak teşekkür ediyorsa da bu teşekkürü hak etmeyenler üzerlerine almasa iyi olur. Asıl teşekkür Erdoğan ve Berat Özipek gibi insanlara gidiyor...
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...