Tamer Karadağlı olayının gösterdikleri

Sesli Dinle
A -
A +
Daha ziyade memleketin solcularının ve Kemalistlerinin davranışlarında ve dünyaya yönelişlerinde karşımıza çıkan bir tavır var: Kendilerini kendileriyle aynı fikrî ve ideolojik çizgilerde olmayanlardan üstün görmek. Bu öyle bir tavır ki, insanların zenginlik veya fakirliğiyle, tahsil seviyesiyle, hayat tecrübesiyle, sosyal statüsüyle hemen hemen hiçbir alakası yok. Sadece sol ve Kemalist blokta yer almak kendini üstün ve de seçkin görmeye yetiyor.
Bu tavrı benimseyenler her konuda mutlak hakikati bildiklerini ve hakikatin tekelini ellerinde tuttuklarına kuvvetle iman ediyor. Temelsiz ama büyük bir öz güven içinde onlardan farklı çizgilerde yer alan insanları yargılıyor, kınıyor, ayıplıyor, mahkûm ediyor. Kendileri gibi düşünmeyenlerin çok cahil olduğuna inanıyor. Cahil değillerse satılık olduklarını düşünüyor. Farklı fikirleri seslendirenlerden tahsil seviyesi yetersiz olanları cehaletle tahsil seviyesi yüksek olanları ise satılmış ve menfaat için o fikirleri savunuyor olmakla itham ediyor.
 
Bu tavrın son örneğini Tamer Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne atanması üzerine Karadağlı’ya ve iktidara gösterdikleri tepkilerde gördük. Karadağlı’nın bu göreve getirilmek için gerekli vasıflara sahip olmadığından iktidara satıldığına kadar uzanan argümanlarla bu atamaya itiraz ettiler. Bu göreve mesela Genco Erkal gibi fikri de zikri de çok zayıf hatta birçok bakımdan komik birinin getirilmemesini kınadılar. İktidarı da anlamadığı işlere burnunu sokmakla itham ettiler.
 
Bu ruh hâlini nasıl adlandırmak ve değerlendirmek gerekir, doğrusu bilmiyorum. Bana sanki daha ziyade psikolojik ve psikiyatrik bir durummuş gibi geliyor. Bu tavrın sebeplerini de tam olarak açıklayamıyorum.
 
Muhtemelen başka ülkelerde de benzer tavırlar gösteren insanlar var, ama onların hem sayısı daha az hem de zaman içinde değişmeleri mümkün. Bizdekiler ise ölümüne değişmeme taraftarı. Onlara göre, değişmesi gerekenler onlar değil, tam da tersine, onlar gibi düşünmeyenlerin değişmesi ve onların çizgisine gelmesi ve dediklerini kayıtsız şartsız kabul etmesi gerekiyor.
 
Bu tavrın bir sebebi, sanırım bu kimselerin toplumda her zaman bir azınlık olması. Bu, kaçınılmaz olarak, onları siyasi yarışta neredeyse hiç zafer kazanmamaya mahkûm ediyor. Bu, bürokratik tahakküm sisteminin yaşadığı dönemde bir ölçüde tahammül edilebilir bir durumdu; çünkü siyasi iktidar değişse de bürokratik iktidar aracılığıyla devlet iktidarının hayli önemli bir bölümünü ellerinde tutuyorlardı. Azınlık psikolojisi onları ayakta kalmak için bir telafi mekanizması geliştirmeye ve bu çerçevede ayrı ve seçkin olduğuna inandıkları bir kimlik geliştirmeye itiyor olabilir. Bu çerçevede, herhangi bir kimsenin herhangi bir göreve getirilmesi için kendilerinden olmasını ilk şart olarak görüyorlar. Bir başka deyişle “bizden olsun da isterse çamurdan olsun” diyorlar. Bir diğer sebep, eğitim sisteminin amansız beyin yıkamasından çok etkilenmeleri. Bu kimseler endoktrinasyonla inandırıldıkları “gerçekleri” sorgulamayı asla düşünmüyor, aksine, onlara dört elle sarılarak dünyaya bakıyorlar…
 
Karadağlı hayli başarılı bir mesleki geçmişe sahip bir oyuncu. Hem tahsili hem de mesleği itibarıyla tiyatrocu. Özellikle televizyonlarda hâlen yayınlanmakta olan Çocuklar Duymasın’da iyi bir performans gösterdi. Buna karşılık, kendisinin AK Parti ile çok yakın olduğunu düşünmüyorum. Birkaç konu haricinde  –LGBT saldırganlığına ve teröre karşı tavır gibi- sol Kemalist sanat camiasına ters düştüğünü de sanmıyorum. Buna rağmen DT Genel Müdürlüğüne atanmasına gösterilen tepki solcuların ve Kemalistlerin yukarıda işaret etmeye çalıştığım hastalıklı tutumunun bir sonucu olsa gerek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Omer Duzyol16 Ağustos 2023 18:23

Ustadim, cok isabetli bir yazi olmus. Duygularima tercuman oldunuz, tesekkur ederim...