Türkiye, Almanya ve darbecilerle mücadele

Sesli Dinle
A -
A +

Almanya’da ortaya çıkan darbe teşebbüsünün ne anlama geldiğini ve neden tehlikeli olduğunu en iyi anlayacak olan, kuşkusuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Bunun ana sebebi ülkemizin bir taraftan on yıllardır vahşi ve cani terör örgütleriyle mücadele etmekte olması diğer taraftan da dünya “darbekolik”leri arasında Tayland, Pakistan gibi ülkelerle birlikte yer alması.

 

Türkiye her türüyle gayet “zengin” bir terör örgütleri listesine sahip. Bu örgütler arasında ideolojik olanlar yanında ayrılıkçı-bölücü terör örgütleri de var. Bu örgütlerin yurt dışıyla da kuvvetli bağları mevcut. AB’de, ABD’de ve civar ülkelerde üsleri, barınakları, eğitim kampları bulunuyor.

 

Türkiye’nin darbe tarihi de maalesef hayli “zengin”. Türkiye 1960 darbesinden sonra hemen her on senede bir askerî müdahale ile karşılaştı. Bunlarda başrolü ordunun âdeta kendi başına ve bağımsız bir güç statüsü kazandığına inanan subaylar oynadı. Tüm ordu değil bir grup asker tarafından yapılan 1960 darbesinden sonra darbeci virüs tedavi edileceği yerde tüm orduya yaygınlaştırıldı. Nitekim 12 Eylül 1980 darbesi tüm ordu tarafından emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirildi.

 

Daha birkaç sene önce -2016’da- Türkiye Almanya’da görülene nispetle çok daha vahim hatta korkunç bir darbe teşebbüsüyle karşılaştı. O zamana kadar dinî bir cemaat olarak kendisini topluma sunan ama daha sonra bir istihbarat örgütü ve diğer ülkelerin kullanışlı bir aparatı olduğu anlaşılan FETÖ adım adım tırmandırdığı eylemler dizisine 15 Temmuz darbe teşebbüsünü ekledi. Ordu içindeki FETÖ’cü subaylar, FETÖ’cü polislerin desteğinde ve sivil idarecilerinin emrinde darbe yapmaya kalkıştı. FETÖ mensupları ve harekete sevk edebildikleri diğer unsurlar silahlarıyla kışlalarının dışına çıktı. Basın merkezlerini ele geçirmeye çalıştı. Halka karşı silah kullandı. Polis noktaları, parlamento bombalandı. Sokaklarda direnen vatandaşlar öldürüldü; 250’den çok şehit verildi. Binlerce insan yaralandı. Halk büyük bir cesaret göstererek darbeye karşı çıktı ve kendilerine emanet edilmiş silahları kendi vatandaşlarına karşı kullanan darbecileri durdurdu. Türkiye darbeci örgütün tüm üyelerine karşı harekete geçti. Kamu görevinde bulunan adamları açığa alındı. Başta darbeye bilfiil karışanlar olmak üzere tüm örgüt mensuplarına davalar açıldı…

 

Vahşi bir darbe teşebbüsüyle karşılaşmasına karşılık Batı dünyası Türkiye’ye gereken ilgiyi göstermedi, hak ettiği desteği hiç vermedi. Türkiye’nin resmî açıklamalarına kuşku ile baktı. Bilhassa ABD ve Almanya darbecilere sahip çıktı. ABD darbenin elebaşını Pensilvanya’da ağırlamaya devam ediyor; ısrarlı ve belgeli taleplerine rağmen Türkiye’ye iade etmiyor. Almanya da darbenin önderlerinden Adil Öksüz ve darbeci örgütün yargı tezgâhlarının mimarlarından Zekeriya Öz başta olmak üzere birçok örgüt mensubuna yaşama alanı açtı ve onları koruma altına aldı.

 

Oysa aynı Batı şimdi Almanya’nın açıklamalarına itibar ediyor ve haberleri Alman medyasının ağzıyla veriyor. Türkiye’nin darbecilere terörist sıfatını vermesini ve terör suçuyla yargılamalar yapmasını anormal karşılayanlar şimdi kendileri darbecileri terörist ve örgütlerini terör örgütü olarak adlandırıyor.

 

Batı dünyasına sormak lazım: Bu çifte standart neden? Türkiye darbecilikle karşılaşınca Almanya’ya verilen destek niçin verilmedi?

 

Almanya’ya da sormak lazım: Türkiye Almanya’nın Türkiyeli darbecilere yaptığını Almanya’daki darbecilere yapsa, meselâ Almanya’daki darbecilerden Türkiye’ye kaçanlara sığınak olsa, onlara Türkiye’de kalma imkânı sağlasa ve onları korusa Almanya ne yapardı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.