Türkiye ‘gazeteci hapishanesi’ mi?

A -
A +

Dünyada muazzam bir Türkiye aleyhtarı hava var. Bunun bir taraftan özellikle Batı ülkelerinin dünyaya kendilerini merkeze alarak ve üstten bakmalarının diğer taraftan da Türkiye hakkında yurt dışına akan ve itibar edilen bilgilerin çoğunun FETÖ ve PKK kanalıyla gönderilmesinin tesiri var. Batı dünyası Türkiye’nin yükselen bir güç olmasını istemiyor ve bu yüzden kendi ülkesinde yapılınca polis ve adliye süreçleri ile karşılaşması doğal olan davranışlar Türkiye’de olunca ve polisiye ve adli vakaya dönüşünce bunu demokrasi eksikliğine bağlıyor. FETÖ ve PKK ise Türkiye’nin kadim düşmanları olarak her türlü çarpıtma, tahrifat ve gizlemeyi yaparak tüm dünyada Türkiye aleyhtarı bir havanın oluşmasına katkı sağlıyor...

 

Bu çerçevede ileri sürülen bir iddiaya göre Türkiye âdeta bir gazeteciler hapishanesi. Türkiye’de yüzü aşkın gazeteci, sırf halkın haber alma hakkına hizmet etmeye çalışmaktan ötürü hapiste. Bu, dünyadaki en yüksek sayılardan biri ve neredeyse Türkiye’nin sorgusuz sualsiz her muhalif gazeteciyi veya hoşa giden haber yapmayanları hapse attığını göstermekte.

 

Bu iddiayı ileri sürebilmek için Türkiye’de PKK gibi terör peşinde koşan örgütlerden ve FETÖ gibi tabir caizse kaleyi içten fethetmeye çalışan gizli yapılanmalardan habersiz olmak gerekir. Maalesef Batı bu konulardan ya gerçekten habersiz veya işine gelmediği için onları ihmâl etmekte, görmezden gelmekte çok mahir.

 

Türkiye dünyada en fazla ve en belalı radikal örgütlerin barındığı bir ülke. Özellikle şiddeti meşru ve yararlı bir metot olarak gören sosyalist örgütler Lenin’den beridir çalışma yolları arasına bir yayın organı çıkarmayı da koymuş. Buralarda gazeteci kimliği altında militanlar istihdam ediyor. Yayın organını hem eğitim hem de haberleşme için kullanıyor. Sosyal medya çapında da bu örgütlerde değişen bir şey yok. PKK Marksist Stalinist bir örgüt olarak sadece Türkiye’de değil birçok yerde yayın dünyası içinde. Azılı militanlarının bir kısmını gazeteci kimliği ile muhafaza ediyor. FETÖ belki de en çok yığınağı medya alanında yapmıştı. Hem kendi medyası vardı hem de aynı zamanda bir istihbarat örgütü olması sayesinde hemen hemen tüm medya organlarını kullanma, manipüle etme gücüne sahipti…

 

‘Hapisteki gazeteciler’ üç gruba ayrılabilir. Birinci grupta yer alanlar gazetecilik işiyle alakası olmayan faaliyetlerinden, yani ceza kanununa göre suç teşkil eden davranış ve eylemlerinden dolayı hapisteler. Bu suçların bir kısmı terör faaliyetleriyle ilişkili. Teröristlerle iş birliği yapmak, onları veya silahları bir yerden diğerine nakletmek, terör eylemlerine destek vermek gibi. Nitekim İçişleri Bakanı’nın açıklamalarına göre bu sözde gazetecilerin 91’i PKK’lı, 16’sı MLKP’li ve 8’i DHKP-C’li. Bu grubun diğer kısmı adî suçlarla bağlantılı; insanlara hakaret etmek, dolandırmak veya darbetmek gibi. İkinci grupta genel anlamda gazetecilik faaliyetlerinden dolayı hapsedildikleri düşünülebilecek kimseler yer alıyor. Bunların sayısı muhtemelen çok az. Üçüncü grupta ise hapiste bulunma sebebi gazetecilik faaliyeti sayılıp sayılmaması tartışmalı suçlardan dolayı hapiste olanlar var. Örneğin millî güvenlik meselelerine ilişkin haberler yapanlar, MİT mensuplarının kimliğini kanuna aykırı şekilde açıklayanlar…

 

Bütün bu bilgilerin ışığında bakıldığında Türkiye’nin ‘gazeteci hapishanesi’ olduğu iddialarının çok abartılı göründüğü söylenebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.